Küçük bir şehir hatları vapuru kimsenin dikkatini çekmezdi tabii ki. O yüzden o zaman ki Türkiye devleti yöneticileri bu sivil vapurun içine böyle bir düzenek yerleştirmişler ve haberleşmeyi bu gemi üzerinden yapmışlardı. Peki neden? İşte bunu araştırmak bana düşüyordu. 17 yaşında stajyer kaptan olarak geldiğim bu gemide merak ettiğim tarih, siyaset ve esrarengiz konulara yelken açmaya başlamıştım.
Kimseye bu konuda Yağcı Halil ağabeyle dostluğum çok önemliydi. Ne zaman gemiye gelsem önce ona uğrayıp birlikte sohbet ediyorduk. Bana geçmişini ve bugününü anlatıyordu. Evde ailesinin nasıl ermenice konuşmasını, duymasını istemediklerini yavaş yavaş anlatıyordu. Hristiyan akrabalarını görrüp çocukken nasıl şarşırdığını neden adının soyadının müslüman ismi olduğunu ama akrabalarında ermeni isimli ve soyadlı insanlar olduğunu öğrenip nasıl sustuğunu bana küçük küçük anlatmaya başlamıştı.
Hepimizin önce insan olduğunu anlamam yıllar sonrayı bulmuştu. Okullarda anlatılan yalan tarihin aslında yalan olduğunu okudukça ve ülke gezdikçe öğrenmeye başlamıştı. Bize anlatılan o kadar çok yalan vardı ki temiz kalmak çok zordu. Küçücük beyinler yalan tarihle zehirlenip insan olduklarını unutup önce insan olmak yerine şu, bu vveya öteki oluyorlar. Ayrışmaya ve tanımadıkları insanlardan nefret etmeye ve ayrışmaya başlıyorlardı.
Gemide bu gizli odanın bir anahtaı artık bendeydi. Önce kullandıkları haberleşme dili mors alfabesine benzeyen bir dildi. Bu dili çözünce her şey dökülmeye başladı. Kullanılan dil eski türkçeydi. Eski türkçe kelimeleri bir kenara not alıp sonra onları TDK sözlüğüne bakarak günümüz türkçesine çeviriyordum. Çocukluğumdan beri devam ettiğim uslu çocuk modum daha da artmaya başlamıştı.
Aldığım notları gemiye getirdiğim okul çantama koyup akşam eve götürüyordum Bazı geceler gemide kalıp bu gizli odada bulduğum belgeleri okuyordum. Odaya girip çıkma işi çok zordu. Herkesin çekildiğini uyuduğunu kontrol etmeden kesinlikle odaya girmiyordum. Halil Ağabey bana makinanın detaylarını, makineci olarak gemide başından geçenleri bir bir anlatıyordu.

Bulduğum yazışamalar ise darmadağınıktı. Önce hepsini bu şifre dilinden Osmanlı türkçesini çevirdim. Neler olduğunu merak etmem bana sabır etme gücü veriyordu. Yaşamda aslında öyle değil miydi? Gelecekte ne olacağını bilmiyorsun? Geleceği yazmak senin elinde. Peşin fikirli ve ön yargılı olmadan her gün hayata yeni bir hazine gibi bakmak ve güzel şeyler beklemek. Çıkan sıkıntıları da geçecek diye beklemek ve araştırmayı bırakmamak. Her okuduğum harf bana yeni bir ışık getiriyordu. Çok küçükken karar vermiştim. Benim ülkemin sınırları dışında ne oluyor? Nasıl yerler oraları? Aslında tüm bu düşüncülerin temelinde kısıtlanma duygusuna karşı çıkma duygusu vardı. Sınırların dışına çıkmak için bin bir eziyetle önce pasaport çıkartman gerekiyordu. Sonra istediğin ülkeye elin kolun bağlı olarak gidemiyordun. O ülkenin ülkene vize uyguluyorsa bunu da aşmak gerekiyordu. Bunları yapabilmek için gereken güç ancak para ile olabiliyordu. Ya düzenli bir gelirin olacak ya zengin bir aileden olacaksın. Üçün yol ise seçtiğin meslekti. Çalışarak dünyayı dolaşabilecek meslekler vardı. Uçak, Gemi, TIR, Otobüs gibi ulaşım vasıtları kullanarak veya mürettebat olarak bu emelinize ulaşabilirdiniz. Ya da turneler ile dünyayı dolaşabilecek bir mesleğiniz olursa şarkıcı, sporcu vs. gibi.
Okuduğum belgeleri Osmanlı türkçesine çevirdiğimde az buçuk anlıyordum. Tam anlamak için sözlüğe başvurmak gerekiyordu tabii ki. Gemi Türkiye’ye 1938 yılında Ağustos ayında gelmiş. 10 Kasım 1938’de bir kesilme olmuş. 1 ay yazışma yok. 1938 Aralığında yazışmalar tekrar başlıyor. Almanların Osmanlı türkçesi ile yazışmaları çok ilginç geliyordu bana. Sonradan okuduklarımdan anladığım kadarıyla bu yazışmayaı yapan Alman subaylar 1.Dünya Savaşı sırasında Osmanlı ordusunda görev almış subaylardı. Her kelime yeni bir gizemin ortaya çıkmasına sebebiyet veriyordu. 1938 Eylül ayında Avrupa Devletleri Almanya’nın Çekoslavakyanın bir kısmını iç etmesine Münih Anlaşmasını imzalayarak izin veriyorlar. Bu sırada Türkiye hem Alamanlar yazışıyorlar hem de İngiltere ve Fransa ile saldırmazlık anlaşması imzalıyorlardı. Acaba sonra neler yazışılmıştı? Nasıl oldu da Türkiye savaş dışında kalmıştı?

Şehir Hatları Gemisindeki Gizem-3

Yazı dolaşımı


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir