Karanlık loş gemi adamı kamarasına ne zaman insem bu kapının arkasındaki gizemi merak eder olmuştum. Acaba neden bu kapı kapalı tutuluyor? Neden kimse bir şey söylemiyor? Kapının altında “Nor Marmara” gazetesini kim aniden çekti? Kesin kapının arkasında bir şey olmalı? Artık daha sık aşağı inip bu kapının önünden geçmeye başladım. Eskiden tiksidiğim ve inmemek için elimden geleni yaptığım mazot ve eski mobilya kokan bu in gibi yere artık inmek için can atıyordum.
Bir akşam gemide kalmak için süvari beyden izin istedim. Yüzüme bakıp “ Aferin sana, mesleğini çok seviyorsun demek? “ diyerek gülümsedi. Göbeğini kaşıyıp Reis Kenan Ağabeye benim o akşam gemide kalacağımı söyledi. Gemici ağabeyler genelde aşağıda bu pis yatakların bulunduğu yerde uyumuyorlardı. Yukarıda birinci sınıf kısımdaki koltuklara bir yastık ve battaniye alıp uzanıyorlardı. O akşam gemide kalacaklar belli olmuştu.

Makinecilerden Yağcı Halil Ağabey, Gemici Serdar Ağabey, Stajyer Ben ve Süvari Bey. Tabii ki Kamarot Hadi ağabey. Çünkü Süvariye hizmet için o olmazsa olmazdı. Akşam yemeği için gidip çarşıdan iki kilo hamsi ve yarın kilo kakaolu helva aldım. Ayrıca sala için kıvırcık, roka ve yeşil soğan. O akşam gemi Ortaköy iskelesinde yatacaktı. 1987 yılında ortaköy sessiz sakin bir semtti. Daha ünlenmemiş ve lokanta ve turistik mağazalarla dolmamıştı. İskelenin karşsında salaş kahvede muhitten insanlarla çay içip iki kanallı televizyona bakardık. En sevdiğim şey geminin kıç tarafından Ortaköy Caminin denize çarpan yakamozunu ve martıların çığlıklarını dinlemekti. O akşam güle oynaya balığımızı kızartıp yedik. Herkesin karnı doydu. Sonra salata için aldığımız limonla bir güzeller ellerimi temizledim.

Boğaz köprüsüne bakıp geminin nazlı nazlı dalgalarla hoplaması uykumu getirmeye başlamıştı. Gemide ermenice bir gazeteyi kim okuyordu? Ermenice bilen kimdi? Acaba kamarot Ağabey gemide unutulan gazeteleri toplamış sonra onları bu kapının arkasındaki bir depoya mı doldurmuştu? Paramak uçlarımı koklayarak balık kokusunun tamamen kaybolmadığını anladım. Limon bulup biraz daha ovalamak gerek diye düşünüp kıç tarafındaki açık bahçe denilen bölümden dik merdivenlerden aşağıya indim. Hem uykum açılır hem yatakhaneye giderim diye düşündüm. Yağcı Halil Ağabey, Sivas Suşehirliydi. Simsiyah Pala bıyıkları vardı. Kocaman iri gözleri ve alnına kadar inen saçları daha bir tane bile beyazlamamıştı. 50’li yaşlarındaydı. Çok konuşmazdı. Şiveli konuşurdu. Limon alıp ellerimi tekrar temizledim. Bu sefer geminin yan tarafına oturup. Mis gibi boğaz havasını ciğerlerime çektim. O sırada uyuklamaya başlamışım. Beni dürten birisi olduğunu hissedip korku içinde gözlerimi açtım. Gülümseyen Halil Ağabeyi gördüm. Kendine has şivesiyle. “ Bu yaşta hemen yoruldun mu? “ Yanıma oturup elindeki içi dolu çay bardaklarından birini bana uzattı. Avucundaki kesme şekerlerden bir kaçını bana verdi. Birini ağzına atıp çayından derip bir yudum aldı. Bana gülümseyerek sordu” Neden bu gece mesaiye kaldın?” Biraz düşünüp dürüstçe ona dün gördüklerimi anlattım. Yüzü ciddileşti. Elindeki bardağı oturduğumuz yere koyup pala bıyıklarını sıvazlayıp bana baktı. “O gazeteyi ben okuyorum” dedi. “Ermenice biliyor musun?” diye heyecanla sordum. Kulağıma yaklaşıp fısıldadı”Kimseye söyleme, benim dedemler aslında ermeniler. Bizim evde ermenice konuşulur ama kimseye söylemeyiz. Nenemler o olaylar sırasında kürt ailelere verilyorlar. Orada kürtçe ve türkçe öğreniyorlar ve müslüman yapılıyorlar. Ben ermeniceyi biliyordum ama okuma yazma yoktu. Sonra kendim kursa giderek okuma-yazmayı öğrendim. “ Daha da meraklanmıştım. “Peki O kapının arkasında ne var neden kapalı tutuluyor? Halil Ağabey yine etrafa bir göz atıp bana fısıldayarak konuştu. “ Ozan bak bu gemi Alaman gemisi, yani orada yapılmış. Yapıldığı zaman Alamanya Nazi ülkesi. Bu gemiyi sipariş verenler yani o zaman iktidarda olan parti. Nazi partisi ile araları çok iyi. Hatta birinci dünya savaşında Almanya ile birlikte savaşanlar. O kapının arkasında 1938li yılların teknolojisine göre gizli bir haberleşme odası var. Bu gemi Almanya tarafından casusluk için gönderilmiş. Savaş sırasında bu gemiden Almanya ile gizlice haberleşilmiş. Bu kayıtları okuyorum. Haberleşme gizli bir şifre dili ile yapılmış.” O sırada kamarot bize doğru yaklaşınca Halil ağabey konuşmayı kesti. Acaba o yazışmalarda ne yazıyordu? Halil Ağabeyle tekrar konuşmak istiyordum. Konuyu kapattık. Tekrar konuşmak için yarın sabahı dört gözle bekliyordum. Aynı semtte oturuyorduk. Gemiden çıkıp birlikte eve giderken sohbet edebilirdik. Gülümseyerek selam verdim.. İkisine iyi akşamlar dileyip oradan ayrıldım.

Şehir Hatları Gemisindeki Gizem-2

Yazı dolaşımı


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir