İstanbul’dan gelen biri olarak bana öncelikle küçük ve kompak gelen bu şehrin zaman geçtikçe aslında küçük bir alana yayılmadığını görmeye başladım. Şehrin ana merkezi 3 tane meydandan oluşuyor. Syntagma, Monstraki ve Omonia meydanları. Monastraki antik Akropolün altına denk düşüyor ve antik zamanla 1800’lü yılların başına kadar olan kısımda yerleşim olduğu bir yer. Diğer iki meydan ise Alman Kral Otto’nun Danimarkalı Mimarlar Theofil Hansen ve Kardeşi Christian Hansen tarafından yapılmış anıtsal binalar ve meydanlarla dolu. Tüm bu anıtsal binalar 1830ların olanakları ile eski yunan mimarisi tarzında yapılmış.Mesela Milli Kütüphane, Zappeion Kongre ve Fuar Merkezi, Atina Rasathanesi, Atina Akademisi gibi çok değerli eserler bu mimara aittir.
Stamatios Kleanthis ve Eduard Schaubert adlı bir Alman şehrin ilk planını çiziyorlar. Syntagma ve Omonia meydanları şehrin iki çekirdeğini oluşturuyor. Üçgen şeklindeki omurga üzerine şehir planı inşa ediliyor. Bu üçgen içinde Stadiou, Athenas, Ermou gibi caddeler bulunuyor. Bu şehir planını yaptıran kişi de Alman Kral Otto (Odhon). Şehirdeki bir çok anıtsal binanın mimarları Alman veya Danimarkalı. Ernst Ziller,( Eski Kral Sarayı Şimdi Cumhurbaşkanlığı Sarayı)gibi bir çok binanın mimarı. Panagis Kalkos Atina Belediye Binasının Mimarı. Bu anlattığım binalar Neo Klasik binalar. Yani Yunan Canlandırma tarzı.
Ayrıca şehirde çok ilginç bir bina daha vardır. Eski para müzesi (Numismatik ) aslında ünlü tüccar Heinrich Schliemann’ın konağı. Truva Kazılarını yapıp Priamos Hazinesi bulup bunu Berlin Ulusal Müzesine bağışlıyor. Konağının demir parmaklıkları Gamalı Haç yani Swastika’dan oluşuyor. Eski yunanda kullanılan bir simge ama Kaynağı Hindistan tabii ki. Ayrıca Schlieman Atina Akropolinde Helenistik dönem sonrası inşa edilmiş çok değerli eserlerin yok edilmesi kararı verdirtiyor o dönem ki yunan hükumetine.
Syntagma Meydanına çok yakın olan Para Müzesinin etrafında o zamanlar yapılmış hastaneler ve devlet binaları ve bankalar mevcut. Bu binalarında bir çoğu yine neo klasik tarzda. Bunun dışında Atina 1950 sonrası betonarme binalardan müteşekkil diyebilirim. Büyük ve upuzun balkonlu daha çok 4-5 katlı apartmanlar.
Kuzeyde Psyhiko semti mesela eski Kraliyet Sarayının bulunduğu yerlerden biri koruluk ve villalardan oluşur. Bir çok ülkenin konsolosluğu ve elçiliği buradadır. İşte bu kuzeydeki semtlerden birinin İsmi Nea Philedalphiadır. Ben A.B.D ye ilk gittiğim zamanlar Philadelphia’nın aslında bir Amerikan şehri olduğunu düşünmüştüm. Halbuki bu antik bir yunan kentinin ismi. Bu şehir günümüzde Manisa ilimize bağlı ( Magnesa) Alaşehir. Philadelfos ayni bu şehrin isim kökeni “Erkek kardeşini seven kişinin yeri” manasına geliyor. İngilizler amerika”ya varıp bu bölgeye yerleşince işte bu eski yunanca ismi o bölgeye veriyorlar. Peki Atina’da bulunan bu “Nea Philadelphia” ne demek? İşte Türkiye’den gelen Philadelphialıların yerleştirildiği bir bölge burası. 1920Lerde burası yerleşime açılmış. Ayrıca İstanbullu Rumların kulübü A.E.K (İstanbul Spor Birliği) yıkılmış olan stadı ve binası buradadır. Stad yeniden yapılıyor. Eski stad 1999 depreminden sonra güvenli bulunmadığı için yıkıldı.
Atina’da aslında bilindiği gibi deniz yoktur. Deniz diğer bir il olan Pire’de vardır. Bir de Atina ile birleşmiş olan metropolitan alan denilen bölgedeki diğer ilçelerde vardır. Kalithea veya Glifada gibi mesela.
Atina hakkında yazılarma deva edeceğim. Sevgiler