İnsanların çok cüzi para karşılığında gezebileceği bir sürü balkan ülkesi var. Bu ülkeler AB ye girmeden gidip gezmek ve ziyaret etmek lazım. Çünkü o zaman insan daha çok anlıyor ki sınırlar yapay. 500 sene birlikte yaşadığımız topraklar sınır koyarak ayrılmıyor ve değişmiyor. Bu ülkeleri Avrupa Birliğine soktuğunuzda da Avrupa ülkesi olmuyorlar. Sırbistan, Kuzey Makedonya, Kosova hariç tüm Balkan ülkelerini gezdim. Rönesans izleri taşıyan iki eski Venedik ülkesi haricinde mimari felaket durumda. Eski Venedik (İtalyan) toprağı Hırvatistan ve Karadağ ise mimari açıdan harika durumdalar. Karadağ’ın deniz kıyısı (Eski İtalyan toprağı) olan kısımları çok güzel sanat eserleri ile dolu. Fakat Rönesans’ın uğramadığı Osmanlı’da kalan iç kısımları ise mimari olarak felaket durumda. Hem Osmanlı hem de komünist dönemde yapılan binalar feci bir hava katmış şehirleri. Bir de Avusturya-Macaristan etkisine 1878 yılı sonrası giren Bosna-Hersek var. O ülkenin de bu dönemde yapılmış müthiş binaları var. Kültürel ve Sosyolojik olarak ise kafa yapısı gerçekten Türkiye’ye çok benziyor.
Türkiye sınırını geçtiğinizde zaten iklim ve coğrafi benzerlik devam ediyor. Binalar, doğa ve iklim. Türkiye’de yoğun bir nüfus olduğu için bina kalabalığı gerçekten çok fazla. İpsala sınır kapısından Türkiye’ye girdiğinizde bir den site şekline yapılmış yoğun bina dokusunu görüyorsunuz. Hem sanayi sitesi hem de yaşam ünitesi olarak. Eski Komünist ülkelerde de böyle yapışık yapılmış bir sürü uydu kent var. Mesela Romanya’da 1878 sonrası Alman Kralın etkisiyle yapılmış bir sürü neo-klasik yapı komünizm zamanı apartman yapılmak üzere yıkılmış ve yok edilmiş.
Gezerken insanların düşünce tarzını, hayata bakışını hem yapılardan hem de onlarla kurduğun birebir iletişimden alıyorsun. 2007 yılında Mostar şehrine gittiğimizde aracı Mostar Köprüsünün biraz uzağına park ettim. Hemen bir değnekçi belirdi. Park ettiğim yer boş bir arsa. Benden güzel bir para istedi. Bende makbuz istedim. Makbuz yok tabii. Biraz daha uzak bir yere park ettim. Dönüşte bir yere oturup yemek yediğimizde garsona sordum. Garson turistleri bu şekilde yolduklarını anlattı. Bosna-Hersek’te bu mümkün ama Hırvatistan’a geçince böyle bir şey yok. Zagreb’de şehrin merkezi kısımlarında sabah 8 e kadar park serbest. 1 dakika geçince para ödemen gerekiyor. Parkometre var her yerde ve kocaman yazıyor hem ingilizce hem de hırvatça. Bu arada 3 dil de aynı dil. Sırpça, Hırvatça ve Boşnakça. Sırplar Kiril alfabesi ile yazıyorlar. Diğer ikisi ise latin alfabesi ile. Balkanlarda, Kafkasya’da ve Ortadoğu bölgelerinde çıkartılan savaşlar kasıtlı ve bilinçli. Daha çok para kazanmak için yapılan şeyler. Mesela bölge AB ve Alman etkisine tamamen girdikten ve küçük ülkelere bölündükten sonra savaş bitti. Çünkü istenilen buydu.