İstanbul’da erkek kardeşimle yaşayan Annemle her sabah görüntülü konuşuyoruz. Dün sabah görüşmemiz sırasında kahvaltı yapıyordu. Tabağında küçük pizza-börek tarzı bir şey gördüm. Annem ile ilgilenen bakıcısı Yıldız’ın da Özbek olduğunu biliyorum. Bir baktım bu küçük börek Samsa olmalıydı. Ispanaklı yapmış. Kardeşime sordum “Samsa mı yapmış?” Mutfakta bir şeyler yapan Yıldız yanlarına geldi. “Evet Abi, Samsa yaptım. Bu ıspanaklı” dedi. Sonra kardeşime sordu “Ozan Abi, nerden biliyor Samsayı?” Kardeşim de “O her şeyi bilir her yere gittiği için” dedi. Gerçekten de benim için çok önemli bir şeyi daha görmüş oldum. Gezerek öğrenmeyi çok seviyorum. “Çok okuyan değil çok gezen bilir” Atasözü de buradan geliyor.
2011 yılında Patronum bize çok eziyet eden manyağın teki. Yehova Şahidi olduğu için askerlik yapmamış. Yurtdışına çıkarsa yakalarlar diye gidemiyor. Bana sordu “Ozan sen çok ülke gittin , Çin-Gouanzhou şehrinde bir fuar var. “Kanton” fuarı. Gider misin? Benim de canıma minnet. Gittim tabii. Kimse İngilizce konuşmuyor. Çok kısıtlı kişi anlıyor ve verdikleri cevapları da anlamıyorsun. Çünkü Latin alfabesini hepsi farklı okuyor. Gouanzhou mesela Guanzu olarak okuyorum. Çinliler Ganco diye okuyor. O zamanlar müslümanım. Domuz eti yemiyorum. Şehirde ilk gecemde kaldığım otelin çevresinde yemek yiecek yer ararken bir baktım kocaman bir restoran. Üç katlı ve çok kalabalık. Uygur lokantası. Garsonlar ve çalışanların çoğu kadın ve başı kapalı. Han Çinlileri. Yani Müslüman çinli. Fakat restoranın sahipleri Uygur ve Uygur Türkü de var. Sokak aynı Hindistan gibi ana baba günü ve dışarda her türlü yiyecek satılıyor. Lokantanın önünde bildiğin kaldırama bir tandır fırını yapmışlar. İçinde küçük pizza gibi kapalı hamurdan yapılmış börekleri önce tandırın içine yapıştırıyorlar. Sonra pişince onları alıp servis yapıyorlar. İngilizce bilen yok yine. Türkçe konuşmaya başladım. Uygur çocuklardan birisi anladı. Ne bunun adı dedim “Samsa” dedi. Dedim “Getir samsadan biraz, yoğurt var mı? Çocuk Samsa getirdi ama yoğurt ne anlamadı.
Beni üst katta oturan patronunun yanına götürdü. Türk olduğumu anlattı. Adam bir ilgi bir alaka. Yoğurdu anlatmaya başladım. “Sütten yapılıyor, yoğun, katı bir şey” Adam lambayı bulmuş gibi bağırdı “KATIIIK” içimden dedim lan “Katık Yoğurt” ondan diyormuşuz buna. Sonra başka yemekler de yedim ve her gün o lokantaya gittim. Moskova’da VDNKh diye bir fuar alanı var. Kocaman bir fuar alanı. Eski Milli veya Ulus larası fuarlar gibi. Çeşitli ülkelerin Pavyonları var. Orada Özbeklerin işlettiği bir açık lokantada da Samsa gördüm. Tüm Orta Asya’da yiyorlar.
O yüzden yapabiliyorsanız bir şeylerin peşinden şuursuzca koşturup konfor alanı içinde kalmaktansa gezip bir şeyler öğrenmeliyiz.