Kürt Böreği tartışması hakkında Börekçiler Odasının başkanının açıklaması tüm gerçekleri ortaya çıkarıyor. Rumlardan öğrenip sade böreği yapan bir Kığılı Kürt amcadan dolayı “Kürdün Böreği” olmuş kürt böreği. Aslında Yunanistan’da “İstanbul Böreği” “Politiko Bugatsa” satılan “Kremalı Börek” diye satılan börek. Üstüne pudra şekeri ve tarçın dökülüp yeniyor. Selanik bu böreğin Merkezi. İstanbullu Rum ustalar yapıyormuş 100 sene önce. Artık İstanbul’da kremalı börek yok. Kol böreği var. Bougatsayı sadece Selanik’te aynı İstanbul’daki kol böreği gibi “Kıymalı, Peynirli ve Ispanaklı ” olarak satıyorlar. Ülkenin her yerinde sadece kremalı. Ulusal Devlet ve Ulusçuluk ( Moğolca bir kelime Ulus, Milli kelimesi Türk bulunmadığı için kullanılan kelime de Moğolca) zehri yokken insanlar kendi coğrafyalarındaki yiyecekleri göç yoluyla veya deneme yoluyla üretip satarlardı. Bu yiyecek de her yöreye özgün olurdu. Zaten bu hala böyledir. Sadece bu yiyecekler veya şeyler kasıtlı olarak millileştirilir ki kavga çıksın. gururlanma çıksın. Örneğin Antakya ( Hatay Türkleştirilmiş ismi) kısırı aynı çiğ köfte gibidir. Nar ekşisi vardır içinde. Çiğ köfte gibi yoğrulur. İçinde sarımsak vardır. Kavrulmuş soğan yoktur. Domates yoktur. Salatalık falan yoktur. İstanbul kısırında vardır. Azeri ve Ermeni Paklavası ismi gibi kendisi de Baklavaya sadece benzer ama alakası yoktur Antep Baklavası ile. Baklavanın çıktığı Halep şehrindeki baklava Antep baklavasına benzemez.
Bir yerden duymuştum. Rumlar aslında yüzyıllar boyu hayvancılık için domuz beslemiyorlar. Kuzu besliyor ve koyun sütünden bir sürü yiyecek yapıyorlar. Ne zaman Müslüman hakimiyetine giriyorlar. Vergi memurları gelip koyunları götürüyorlar. Bir kaç tane besledikleri domuzlara ise dokunmuyorlar. Haram diye. Başlıyorlar Domuz beslemeye. Aslında koyunun bir sürü yerini geleneksel olarak kullanıyorlar. Hristiyan geleneğinde Hz. İsa Çoban ve ona inananlar da onun kuzularıdır. Kuzuları için kendini feda edip göğe yükselmiştir. Kurban etmiştir kendini. Paskalya ‘da ölüp yeniden dirilip göğe yükselen İsa için Kuzu keserler Ortodoks Hristiyanlar. İsa göğe yükseldi diye bayram yapıp şerefine kestikleri kuzudan bir sürü yiyecek üretirler o güne mahsus. Kokoreç gibi. Kellesinden kelle söğüş veya kuzu tandır yaparlar.
Kendileri Anadolu coğrafyasında yaşamadıkları halde yiyecekleri hala yapılmaktadır. İşte o yüzden aslında tüm yiyecekler hepimizin. Atina’ya gelip kokoreç, kuzu tandır kelle gören Türkler “Aaa bizden çalmışlar” diyorlar. Aslında adamların geleneksel yiyecekleri bunlar. Geçen hafta Romanya’da Noel Pazarında “Sarmali” “Etli Sarma” “Pişi” “Fıstıklı Baklava” “Çiğ Börek” satıyorlardı.
Mesela “Midya Dolma” Ermenilerin Noel yemeğidir. Noel’de “Bolsohay” Bolis Hayları “İstanbul Ermenileri” hindi yemez. Zeytinyağlı dolma, Midya Dolma ve Topik yerler kutsal “Surp Dzununt” sofrasında. Gelelim Pastırmaya. Moskova’da “Nuh’un Gemisi” “Noev Kovcheg” isimli Ermeni Lokantasına Yerevan ve İstanbullu Ermenilerle yemeğe gittik. Sofraya yiyecekler geliyor ” Pastırma, Adana Kebap, Sıkma Peynir (Antep usulü) Kuzu Şiş vs. Garı İhtiyarı ağzımdan “aaa Bizim Pastırma” lafı çıktı. Sivasli Ermeni Şahin abinin cevabını unutmuyorum ” Nerden sizin oluyor lan o? O bizim pastırma” lafı çıkmıştı. İnsanları önce kimliklere bölüp bir birine yabancılaştırıp kavga ettirsen o zaman sizin ve bizim oluyor yiyecekler. At üstünde giderken at eyerinin altına koyup eti kurutan millet Anadoluya geldiğinde bunu devam ettirmiş. Bu geleneği Ermeniler devam ettirip Müslüman mahallesinde Domuz etinden Bacon yapacağına “Basturma” yapmış. Yani hepimiz bir birimize karışmışız ama birileri bize zehir vererek ” Sen şusun, Sen busun” diyerek bölüyor. Bunun en güzel örneği “Ruanda” örneği. Ruanda, Burundi ve Kongo Belçikalıların eline geçiyor. Bakıyorlar bu bölgede kahve üretip güzel para kazanacaklar. Fakat milleti yönetmek lazım. Bölgede bulunan Hutu, Pigme, Tutsi kabilelerinden “Hutu” ve “Tutsi” kabilelerini seçip 1920’li yıllardan itibaren onlara kimlik dağıtıyor. Tutsileri yönetici kabile seçip kafasına göre kimliklere “Tutsi” yazmaya başlıyorlar. 5 ineğin varsa “Tutsi” oluyorsun fakirsen “Hutu” sonra Tutsileri azınlık olarak tutuyorlar. Hutuların nüfusu sürekli %80 falan. Hep yönetenler Tutsi. En iyi yerlerde onlar. Sonra Belçika çekip gidiyor. İlk soykırım 1960lı yıllarda bağımsızlık ilk olduğunda oluyor. İktidarı ele geçiren Hutular Tutsileri yok etmeye ve olanaklarını eline getirmeye çalışıyor. Aynısı Osmanlı’da yapıldı. 1830’larda çökmekte olan Osmanlı’yı iyi sömürebilmek içi batılı devletler önce azınlık Hristiyanlarla iş yapıp Şeriat kanunlarını es geçip güzel para kazanıp bir kısmını da Azınlık olan Hristiyanlarla paylaştılar. Ticaret yapan Hristiyanlar zenginleşince Müslümanların gözüne batmaya başladı. Osmanlı’yı yıkmak istediklerinde de son darbeyi vurup Hristiyan Azınlığın yok edilmesi ve olanaklarının Müslümanların ellerine geçmesi için serbest bıraktılar. İnsanoğlu ne yaparsa kendine yapıyor. Her zaman.