Okuduklarımız ve dışarıdan duyduklarımız ve öğrendiklerimiz bizim hayata bakış açımızı daha doğrusu dünyamızı oluşturuyor. İsviçre’ye gittiğimde 3.gün gözümde arpacık çıktı. Çok şaşırdım. İsviçre gibi bir ülkede nasıl mikrop olur? Gelir gözümde enfeksiyon yapar ve kızartır gözümü. Gözümü balon gibi yapar ve beni hasta eder. İsviçre’de nasıl böyle olur bir şey. İsviçre’ye fuar için gitmiştim. Ülkenin Kuzey sınırında bir şehir olan Basel Fransa ve Almanya ile sınır. Basel şehri Ren nehrinin kıyısına kurulmuş çok eski bir şehir. Şehirde çok büyük bir fuar alanı var. Bu fuar alanında on yıllardır kuyumculuk fuarı kuruluyor. Kuyumculuk fuarının ismi “Baselworld” Mart aylarında tüm bu sektörün ileri gelenleri bu fuara gelip ürünlerini sergiler. 2022 yılında is faaliyetlerini durdurmuş. Artık düzenlenmiyor. Almanya genelde 10K yani 10 ayar altın ziynet eşyası alırlar. Şehir Almanca konuşan bir kantondur. Dünyanın en büyük ilaç firmalarından Novartis şirketinin de merkezi. Tam nehrin kıyısında dev gibi bir cam-beton gökdelen yavrusu binaları var. Ciba-Geigy ve Sandoz firmalarının birleşmesinden oluşmuş bir şirket. Şehrin havaalanı çok ilginç bir havaalanı. EuroAirport Basel-Mulhouse-Freiburg ismindeki bu havaalanı üç ülkeye bir den hizmet veriyor. Havaalanının bulunduğu arazi Fransa toprakları. Düz alan daha çok diye sanırım oraya yapmışlar. Saint Louis isimli bölgede kurulu. Şehir öyle Fransa ve Almanya ile yapışık ki 10 km sola giderseniz Fransa 10 km sağa giderseniz Almanya’ya geçiyorsunuz. Alış verişe Almanya’ya gidip market alış verişini yapıp geri dönüyorlar. Sınırların sadece adı var. Havaalanında 3 ülkeye çıkış var zaten. Bir kapıda Fransa bayrağı var. Oradan Fransa gümrüğüne geçiyorsunuz. Alman bayrağından da Almanya’ya. 180 bin nüfuslu Basel İsviçre’nin 3.büyük şehri. Şehirde büyük bir ilaç sektörü var. Bir çok İsviçreli ilaç firmasının merkezi. Aynı zamanda bankacılık sektöründe de büyük bankaların merkezi. Swiss isimli Milli havayolunun da merkezi Basel şehrinde.

Şehirde Türk nüfusu da yoğun. Fuar zamanı aynı şirketten şehir merkezinde bir bar bulduk. İngiliz barı tarzı. Bar ksımında oturuyor. Barmen toplu, kara kaşlı kara gözlü bir adam. Yakasında EDİ yazıyor. İngilizce konuşuyoruz adamla. Arkadaşa dedim “lan bu adam acayip Türke benziyor” “yok olum olsa bizimle Türkçe konuşurdu “dedi arkadaş. Tam o sırada bara birisi girdi ve Türkçe bağırdı” Erdoğan Abi, bana bir bira göndersene arka masaya” meğer adam Türk diye gülmüştük. Erzincanlıymış Erdoğan abi ve kısa olsun diye “Edi” ismini kullanıyormuş. Şehir çok pahalı olduğu için 10 gün boyunca bir evde yatak ve kahvaltı usulü kaldık. Evin sahipleri bir karı kocaydı ve iki erkek çocukları vardı. Gelir olsun diye evin iki odasını kiralıyorlardı. Şehirde çok güzel görülmesi gereken yerler. Şehri ortadan ikiye Ren nehri böldüğü için köprülerle trafik ve yaya bağlantısı sağlanıyor. Çok büyük bir tramvay ağı var şehirde. Her yere tramvayla gidiliyor. Eski şehrin 13.yy dan kalma evlerin olduğu çok eski bir bölümü var. O evlerde hala insanlar yaşıyor. Şehrin o kısmı nehir kısmından bir duvarla bir yükselen bir tepede kurulu. O kısmın içine girince birden Alman köyüne gelmiş gibi oluyorsun. Heidi çizgi filminin bir sahnesi gibi. Bildiğin Alman tarzı dik çatılı ahşap muska sistemi yapılmış dışında ahşap kasnakların ve kirişlerin olduğu evler. Eski şehirden aşağı inince şehrin Çarşı meydanı var. Marktplatz diyorlar. Orda çok harika bir belediye binası var. O da çok eski. Şehir Katoliklerin çoğunluk olduğu bir şehir. O yüzden kocaman bir Katolik Katedrali var. Basel Münster Almanca ismi. Gotik tarzda yapılmış. 1000’li yıllarda yapıldığı için çok eski bir yapı. Şehrin arması da zaten bu şehrin Katolik piskoposunun asasının ucundaki “Crosier” denilen kısım. Şehirde katolik etkisi o kadar çokmuş ki bir sürü kilise yapılmış. “Barfüsser Platz” (Çıplak Ayaklılar) denilen meydan da önemli meydanlardan birisi. Burda da topukları açıkta bırakan ayakkabı giydiği için rahipler bu isim verilmiş. Bu bilgileri tabii ki Basel’de kaldığım dairenin sahibinden 21 sene önce öğrendim. “Bernouli Strasse” denilen yerde şehrin üniversitesinin büyük bir kütüphanesi var. Orada şehrin artık ortadan kalkmış olan ortaçağ duvarlının bir kontrol kulesi ve kapısı var. Spalen Tor denilen kapı müthiş bir yapı. Şehir merkezine giderken altından geçmek çok hoşuma gidiyordu. Almanlar futbol ‘da Gol kelimesi yerine “TOR” kelimesini kullanıyorlar. “Kapı” yani “Kale” den geçen top anlamında herhâlde. Bizim de “Kale” dememiz çok ilginç aslında. Kaleci de çok komik. Schengen vizeniz varsa İsviçre’ye de girebiliyorsunuz bilgisini vereyim. İyi pazarlar.

İsviçre’de Gezilecek Yerler- Basel

Yazı dolaşımı


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir