Hafta sonu çalışmıyorum. Hafta içi tüm gün evden çalışıyorum. O yüzden ruhum açıklık yerlere gitmek istiyor. Yeşil ve doğa görmek istiyorum. Yeni yerler görmek bana heyecan veriyor. Bana enerji katıyor. Yeni rotalar ve yeni maceralar her zaman var. Hafta sonu paket turları bunun için biçilmiş kaftan. Çok ekonomik olarak 30-40 kişiyi belirli rotalara götürüp getiriyorlar. Bu hafta sonu dağ treni isimli treni denemek istedim. Yıllardır duyuyorum ama bir türlü naip olmuyordu. Bu sefer vazgeçmemek için dağ treni biletini internet üzerinden Yunan Demiryollarının sitesinden aldım. Eskiden ismi OSE idi. “Οργανισμός Σιδηροδρόμων Ελλάδος” “Organismos Sidirodromon Ellados” Türkçe meali Yunanistan Demiryolları İşletmesi. Yani organizma Yunancadan gelmiş bize. Şirketi İtalyanlara satmışlar ismi “Hellenic Train” yani Yunan Treni olmuş. Olsun. Ben siteye girip biletimi aldım. 2 hafta önce. Saat 12:17 de öğlen Diakofto köyünden kalkıyor. “Dioköfte” “İki köfte” diye dalgamı geçiyorum. Diakofto benim evden otomobille 1 saat 45 dakika uzakta. Ben paket tur alıp otobüsle 20 avro maliyetle Kalavrita kasabasına gitmektense bunu kendi olanaklarımla trenle denemek istedim. Diakoftoya otoyol kullanarak 1:45 dakikada vardım. Saat 12:17 de ordaydım. Hemen arabayı park edip trene bindim. Tren ağzına kadar doluydu. Koltuğuma bir nine oturmuştu. Grup olarak gelmiş İsrailli teyze grubu. Hepsi kadın. Hiç erkek yok. Tur lideri teyze ile biraz sohbet ettik. Tren son model ama tren yollu 130 yıllık. Kalavrita kasabası Yunan Bağımsızlık savaşının başladığı manastır olan Aya Lavranın olduğu kasaba. Bu manastırda yemin ederek Türklere karşı savaşa başlıyorlar. Manastır bir çok defa yıkılmış yakılmış. Türkler de yakmış yeniden yapmışlar. Tren yolunu Fransızlar yapmış Bildiğin dağı delmişler. Tren çok dar bir demiryolu hattı. Dekovil hattı gibi dar. Geçtiğimiz uçurumlar, köprüler, tüneller her şey 130 yıllık. Kayaları bildiğin delip tünel yapmışlar. İçinde beton falan yok. Kayaya yapışık geçiyor tren.
Ben trene son anda yetiştiğim için çok sevinçliyim. Trende bulunmak da bir o kadar güzeldi. Kasabaya 1 saat sonra vardık. Çok yavaş gidiyor tren. 35 km yol var halbuki. Diakofto çok modern ve temiz bir kasaba. İstasyonu son model. Yepyeni. Kasabaya kadar otoyol geliyor zaten. Çok gelişmiş. Kalavrita ise daha sakin ve izole bir yer. Dağların üstünde bir ovaya kurulu. yine yokuş var tabii. Mis gibi havası var. Her yerde kuzular, koyunlar otluyor. Bir kaç otel var. Yunanistan gerçekten cennet gibi bir yer. Atina çok kalabalık ve gürültülü evet. Ülkenin yarısı orda. Herkesin hem köylerinde hem de Atina da yerleri var o yüzden. Gidip bir yerde yemek yiyorum. Sonra bir kafeye gidip ikinci kitabımı yazıyorum. Kasabada soykırım müzesi var. Almanlar ikinci dünya savaşında burada 643 kişiyi öldürmüşler. . Amaçları o bölgedeki Yunan Direnişçilerini sindirmek. Bunun için Kalavrita Operasyonu dahilinde esir aldıkları tüm yunan direnişçileri kurşuna dizmişler. Aynı Türklerin yaptığı gibi onlar da Aya Lavra manastırını yakmışlar. 3 saat kalıp aynı trenle geri döndüm. Gelelim maliyete. Otoyol çok pahalı. gidiş geliş 20 avro otoyola gitti. 15 avro tren biletleri. Yemek 15 avro toplam 50 avro. Benzin de 10 avroluk gitse. 60 avro. Yine de çok güzel bir yolculuktu. Mora yarım adası gerçekten doğası ile bir mücevher gibi. Çok yeşil ve yüzlerce güzel kasaba ve köy var.