En sevdiğim şarkılardan birisinin Türkçe tercümesi. “Hasta Siempre Comandante” Latin Amerika müziği benim için her zaman çok değerlidir. Buna Brezilya Müziği dahildir. Bu şarkıları dinlerken tarihlerini okurum. Bize bu çok uzak coğrafya ile nasıl bu kadar yakın kadere sahip oluruz hep bunu sorgularım. Biraz önce 1,5 saatlik “Küba ve Kameraman” isimli belgeseli izledim. Belgesel bir kameramanın 1972-2016 yılları arasında çektiği kayıtlardan oluşuyor. İlk 1972 gittiği Kübaya daha sonra defalarca gitmiş. Kameramanın ismi Jon Alpert. Amerikalı. Çok rahat bir şekilde Fidel Castro’nun yanına girebiliyor. Ayrıca halkla da bağlantı kuruyor. Köylülerden arkadaşları var. 1972 yılından itibaren her gittiğinde hem k çiftçileri ziyaret ediyor hem şehirli dostlarını. Hepsi yatak odalarına kadar açıyor evlerini. Hepsinin yaşamlarını her gittiğinde kayıt ediyor. Bunları bir birine ekleyip bir film yapınca iş çok dramatik, hüzünlü am bir o kadar da hayatın ta kendisi oluyor. 1972 yılındaki Fidel sırım gibi, delikanlı, simsiyah saçlı, hazır cevap bir politikacı. Etrafında yüzlerce insan var. Herkes dediklerini destekliyor, kahkaha atıyor. 2016 yılında ölmeden son kez ziyaret ettiğinde tekerlekli sandalyede. İzole. Kimse yok yanında. Konuşamıyor bile. 90 yaşında. Sarılıp öpüyor Kameraman. Zor bela hatırlıyor onu Fidel. Çiftçi dostu 70 yaşındayken bilek güreşinde 30 yaşındaki Jonu yeniyor. Her gittiğinde farklı görüyor çiftçi Kristobalı. Gırtlak kanseri olup gırtlağı alındığında ona Amerikadan cihaz götürüyor konuşabilsin Cristobal diye. Bir daha gidiyor. Vefat etmiş. Belgesel bana hayatımıza çizik atmamız gerektiğini anlatıyor. İz bırakalım. Uzay mekiği icat edelim demiyorum ama emek verelim. İnsanlara. Onlarla yaşayalım. Gülelim .
ozankemalcullu.com
Bilgiye giden yol