Bu yazıyı yazarken “Μη μου ξαναφύγεις πια” “Mi Mou Ksanafigis pia” yani “Beni bir daha bırakıp kaçıp gitme” isimli şarkısını dinlediğim Sotiria Bellou’yu saygıyla ve hürmetle anıyorum. Sotiria Bellou Yunanistan’ın en ünlü Rebetiko şarkıcılarından biridir. Roza Eskenazi, Rita Abatzis gibi nadir kadın rebetiko şarkıcılarından biridir. Yeni rebetlerden ( Rebetiko söyleyen şarkıcı) Eleni Vitali’nin eline kimse su dökemez bence. Aslında konuyu çocukluğumuza getirmek istiyorum. Dido Sotiriyu’nun yazdığı “Ματωμένα χώματα” “Matomena Homata” “Kanlı Topraklar” kitabını okuduktan sonra Yunanistanı ve orada yaşayanları merak etmeye başladım. ( Ne hikmetse Kitap Türkçe’de “Benden Selam Söyle Anadoluya” ismiyle yayınlanmıştır.) Dediklerimi anlamak için bu kitabı okumak lazım. Yazılanlar gerçekleri yansıtıyordu. Bu kitabı okuduğumda 1990 senesiydi. 18 yaşındaydım ve İlkokul 1 yani 7 yaşımdan beri bana anlatılanlardan farklı şeyler anlatılıyordu. O kadar içten ve doğruydu ki yazılanlar bu bendeki Yunanistan’a karşı duyduğum sebebini bilmediğim merakı daha da arttırdı. Yunanca müzik kasetleri, Yunanca Dergiler, Plaklar derken Yunan Alfabesini öğrendim. Bulduğum şarkıcılar Yorgo Dallaras, Markos Vamvakaris, Sotiria Bellou, Tsitsanis, Roza Eskenazi, Teodorakis, Hacıdakis. Beni en çok etkileyen ise Rebetiko şarkıcıları oldu.

14 yaşındayken Denizci olup evden ayrılmaya karar vermiştim. O yüzden Denizcilik Meslek Lisesine girip Güverte-Avlama bölümünü bitirdim. Balıkçılık Teknolojisi dersinde Balıkların %90ının ismi Rumcaydı. Bu balıklara isimlerini veren denizcilik terimlerine isim veren Rumlar ise bu vatandan ayrılmak zorunda kalmışlardı. İstanbul’da onları aramaya ve bulmaya başladım. Tanışmaya başladım. Bunda en büyük etkiyi sözlerini anlamadığım Rebetiko şarkıları yapmıştı. Melodilerde bulunan hüzün, yaşama sevinci, neşe, hayal kırıklığı notalarla kulağımdan gidip önce kalbime gidiyordu. Oradan duygulara dönüşüp bilinç altıma birikip on yıllarca sonra yapacağım eylemleri oluşturuyordu.

Rembetiko hala tavernalarda söyleniyor. Fakat bu hayat tarzı artık kalmadı. Eskiden “Teke” denilen batakhanelerde söyleniyormuş. Şimdi ise klimalı, modern yerlerde söyleniyor. O yoksulluk, ötelenmiş olma artık kalmamış. Düşünsenize binlerce yıldır yaşadığınız topraklardan “Öteki” ilan edilip size yabancı bir vatana geliyorsunuz. Ne kadar dili,dini aynı da olsa misafirsiniz. Aynı gurbetçiler gibi. Azeriler “Göçmen” yada “Muhacir” denilen kişilere “Kaçkın” diyorlar. Yunanca ise “Προσφυγικά” “Prosfigika” Göçmen demek. Ya da onların yerleştiği bölgelere bu ismi veriyorlar. Eskiden “Üzüm Bağı” olan Ambelokipi semtindeki “Προσφυγικά” işte bu insanlar için yapılmış bir “Sosyal Mesken” Oraya yerleştirilmiş binlerce Türkiyeli Yunanların deyimiyle “Küçük Asyalı” bir çok insan o minicik konutlarda yaşantılarını tekrar kurmuşlar. Bu insanlar geldikleri yerlerin isimlerini bu yerleştirildikleri o zaman dağ başı olan boş bölgelere vermişler. “Yeni İzmir, Yeni Foça, Yeni Alaşehir, Yeni Kadıköy isminde semtler kurmuşlardır. Geldikleri şehirlerin isimlerinden spor kulüpleri oluşturmuşlardır.
Buraya gelen insanların ikinci, üçüncü kuşakları içinde hala o eski topraklara özlem duyan ve kendini ait hisseden yüz binler bu aralar “Türk Dizileri” sayesinde o diyarın dilini dinleyip özlemlerini belki bilinçaltılarına kodlanmış düşünceleri canladırmak istemektedir. Yunanistan’da kadınların çoğu o yüzden “Türkçe” ders alarak bu özlemlerini gidermektedir.

Bilmediğimiz Yunanistan-10 Hüzün, Aşk, Yoksulluk ve Başkaldırının Sesi Rebetiko

Yazı dolaşımı


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir