Çinili caminin karşısındaki Kütüphane’nin bahçesinin içinde kapalı kalmıştım. Çantayı alıp kaçan genç beni tuzağa düşürmüştü. Bahçe kapısını kapadıktan sonra birisin koşma sesini karanlığın içinde duydum. Adımlar giderek uzaklaştı. Bir süre sonra başka adımlar yaklaştı. Yüzlerce yıllık kütüphanenin ağır tahta ve demir karışımı kapısı açıldı. Biraz önce camide namaz kılan amca ve bir kaç genç vardı. Yaşlı amca beni mahallenin kahvesine davet etti. Ona olayı en başından anlattım. Çantanın içindeki kutuyu ve sonra başımıza gelenleri. Beni dikkatle ve saygıyla dinledi sonra konuşmaya başladı. “Oğlum, geçmiş olsun. Bildiğin gibi mahalle eskiden mimliydi. Selamsız ve Selami Ali sakinleri bu kap-kaç ve hırsızlık yüzünden çok çektik. Mahalleye 20 yıl önce yapılan Çevik Kuvvet Polis merkezi ile bu olaylar kesildi. Ben mahalledekilere haber verdim. Tanıdık birisi ise sana haber vereceğim. Buradan birlikte karakola gidip ifade de verelim. Onlar da arasınlar ve bilgi sahibi olsunlar” deyip amca elini omzuma koydu.

Ben de eline vurup teşekküre ettikten sonra numaramı verip, karakola gitmek üzere ayağa kalktım. Karakolda ifade verdikten sonra eve döndüm. Kardeşim araba kazasını hallettiğini söyledi. Yarın yine Kasımpaşa’ya gidip hem kasayı alacaktık hem de devir işlerini halledecektik. Akşam camideki amca beni arayıp çantayı çalan çocuğun mahalleden olduğunu, onunla konuşup çantayı bana vermesi için ikna ettiğini söyledi. Yarın saat 14:00 gibi Çubuklu Hidiv Kasrında bana çantayı teslim edeceğini söyledi. Kardeşim Mehmet ile babamdan kalan minibüs ile sabahtan Kasımpaşa’ya gidip kasayı aldık. Kasanın içinde ne var diye merak edip açınca bir sürü eski banknot ile eski koleksiyon pulları bulduk. Ayrıca eski Türk lirası banknot koleksiyonu da vardı. Bir de antika olduğunu sandığımız çeşitli sikkeler vardı. Babamın böyle bir koleksiyonu olduğundan haberimiz yoktu. Kasa ile birlikte Çubuklu kasrına söylenen saatte vardık. Mehmet ile kasrın kafe bölümünde ismi belirtilen şahsı beklemeye başladık. İsmi Orhandı. Resmini bize telefon ile göndermişlerdi. Yarım saat geçmesine rağmen Orhan gelmedi. Bize verilen numarayı aradık ama cevap vermiyordu. Tam bir saat bekledikten sonra kalkıp kasrın bahçesinde dolaşmaya başladık. Kocaman kasrın aynı şekilde büyük bir korusu vardı. Onun sık ağaçlarının arasından geçip denize doğru yürümek istedik. Korunun içinde ağaçların yukarda bulunduğu geniş çukur gibi bir yer vardı. Orada bir adam elleri arkadan bağlanmış şekilde yerde yatıyordu. Adam bizim buluşmak için sözleştiğimiz Orhandı. Kafasından kan akıyordu ve ölmüş gibiydi. Nabzı atıyordu. Hemen yukarı koşup köşk yönetimine haber verdik. Polis gelip yine bizi sorgulamak için götürmek istediğinde minibüsümüz olduğunu söyledik. Fakat polisler bizi dinlemedi. Sonra geri gelip alırsınız dedi. Karakola gidip ifade verdikten Minibüsü alıp eve doğru yola çıktık.
Otoyola girdiğimizde bir kaç kilometre gittikten sonra bir polis ekip otosu bizi çevirdi ve yasadışı para kaçakçılığı yaptığımız şeklinde bir ihbar aldıklarını söyleyip kasayı açtırdılar. Meğer babamın sikke koleksiyonu kaçak antik paralardan oluşuyormuş. Polisler bize kelepçe takıp götürürlerken Anneme ve başka akrabalara haber verdik. Emniyet Müdürlüğüne götürülürken başımıza daha neler gelecek diye düşünmeye başladık.

Lazari Kazım Apeno-2

Yazı dolaşımı


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir