Hayatta en sevdiğim şey “Yapma! Gitme! Edemezsin! Başaramazsın!” denilen şeylerin tam tersini yapmaktır. Bu şekilde çok geliştim ve benim için sanki hayatın en güzel anları bu anlardır diyebilirim. İnsanlar bu şekilde bir tepki veriyorlarsa demek bunda bir hayır vardır diye düşünüyorum. Çoğu zamanda öyle oldu. Hayırlı oldu benim için. 2002 yılında İran’a gitmeye karar verdiğimde de aynısı söylenmişti. Başıma çok kötü şeylerin gelebileceği, çok güvensiz bir ülke olduğu söylenmişti. Kesinlikle adım atmamalıydım. O yıllarda internet bu kadar yaygın değildi. Cep telefonları akıllı olmamıştı henüz. O zamanın en değerli “Gezgin” kaynağı olan “Lonely Planet” “Yalnız Gezegen” kaynağına başvurmak istedim. İran kitabı bulmalıydım ve her yerde bu kitaplar yoktu. Yeni kitap çok pahalıydı. Ben de kullanılmış ” Lonely Planet” satan bir sahaf buldum. Tabii ki Sultanahmet semtinde. Çok uygun fiyata aldığım kitabı “Kuran” gibi hatmettim. Gezeceğim yerleri belirledim. Notlar aldım. Kitabın ilk sahibinin tükenmez kalemle aldığı notları okudum. Bir şeyi en güzel bir şekilde yaşamanın tek bir yolu var. Severek ve isteyerek yapmak. Bu şekilde yapılan şeyi hissetmek. Benliğinin o yapılan şeyle bir olması.
Vicdan da oradan geliyor. Vecd olmak. Yeni insanlar ve yerler keşfetmeyi sevdiğim için tüm detayları gözden geçirdim. Görmek istediğim şehirleri not aldım. 1 ay sürecek bir gezi planladım. Yanıma İran parası riyal aldım. Laleli’deki İran otobüs firmalarını gezip birisinden hem bilet aldım hem de riyal. Eski İran para birimi Tümen. Kuzeyde bir sıfır az olanına Tümen diyorlar. 100bin riyal yani 10 bin Tümen demek. Kart kesinlikle geçmiyor. Benzin ucuz olduğu için sınır kapısındaki Makü şehrinden İstanbul-Bursa mesafesindeki Tebriz’e 20 dolar ödedim. İsfahan’a kadar rahatlıkla Türkçe konuşabilirsiniz. İsfahan’dan sonra da anlıyorlar ama konuşamıyorlar. Şu an Azerbaycan devleti Rusların İran’dan kopardığı kısım. Hiç bir farkları yok. Arap alfabesi ile yazıyorlar. Yiyecekler çok benzer. Kesinlikle çok güvenli bir ülke. İnsanları çok sıcak ve yardımsever. Ben Tebriz, Zencan, Kazvin, Tahran, İsfahan, Yezd şehirlerini gezdim. Türkçe konuşarak bilet alacaksanız İran’da Tebriz veya Tahran’da günlere dikkat edin. “bazar ertesi = Pazartesi , çerşenbe ahşamı= Salı, Çerşenbe= Çarşamba Cüme ahşamı=Perşembe , Cüme= Cuma , Şenbe = Cumartesi , Bazar = Pazar ” Siz “Cuma Akşamı, Saat 8 için bir bilet istiyorum” diyip cuma akşamı terminale gittiğinizde otobüs veya uçak kalkmış oluyor. Çünkü Cuma akşamı, Perşembe günü demek. Ben Tebriz’de “Cuma Akşamı” kalkacağını sandığım otobüsün tesadüf eseri sabah geçtiğim otogarda Perşembe sabahı kalktığını görünce hemen otobüse atlamıştım. Beni en öndeki boş koltuğa oturttular. Yanımda bir adam vardı. Türkiye Türkçesi konuşmaya başladı. Yarı yolda ineceğini ve son model bir Amerikan arabası olduğunu tamir için Kazvin şehrine bıraktığını, beni Tahrana götürebileceğini söyledi. Bizim eski Dolapdere tamircileri gibi bir yere gidip “Son model Amerikan” aranasını gördüm. 1979 model bir Lincolndü. Son model çünkü o tarihten sonra Amerikan arabası girmemiş ülkeye. İran otoyolları ve bölünmüş yolları bildiğin Amerikan tarzı inşa edilmiş.Ülkede zaten bir Amerikan sömürgesi havasını hissediyorsun. Yazılan İngilizce yazıların tarzı, binaların şekli ve yol inşaa şekilleri Amerikan tarzı. Otoyollarda her yön belirten çıkışların altında “Emniyet kemeri bağlayın” uyarıları mesela veya yolların ayırım şekli bildiğin Amerikan tarzı. Ülke çok büyük o yüzden uçak ile gezmek daha iyi fakat çok önceden bilet almak gerekiyor çünkü dolu. İç hatlar uçak fiyatları çok uygun ama tükenmiş oluyor.

Bizdeki gibi dilli-kaşarlı veya değişik sakatattan sandviç büfelerde çok yaygın. Bütün kebaplar, tavuk şiş, balık ızgara hepsi kocaman kayık tabağında pilavın üstünde geliyor. Sarı beyaz safranlı pilav ve basmati pirinçli. Çayhanelerin önünde yerde oturup Kand denilen füze şeklindeki konik şekeri kıran “Şeker kırıcı” amcalar var. Galyan dedikleri nargile ile çay içiyorlar. Yemekleri çok güzel ve Türk yemeklerine çok benziyor. Şehirler genelde temiz. Belediye otobüslerinde haremlik selamlık var. Arka taraf kadınlara ait. Ülkenin Kuzey kısmı yeşil fakat Tahrandan aşağısı bildiğin karasal iklim ve bozkır ile çöl karışımı bir coğrafyası var. Kendi otomobillerini yapıyorlar tabii ki montaj sanayi. Ben İran otobüsü ile gitmiştim. Sınırda inip yürüyerek geçmiştim. Siz Doğu Beyazıta kadar Türk otobüse ile gidip oradan sınıra gidip sınırı yürüyerek geçip İran’a girebilirsiniz. Sınırda Türkçe bilen memurlar neden geldiğinizi soruyorlar o kadar. 90 gün vizesiz. Uçakla gitmek tabii ki en kolayı ama gezip görmek için en güzeli otobüs ve tren. 1000 Amerikan doları ile 1 ay gezmiştim o zaman.

İkinci yazımda şehirlerden bahsedeceğim. Sevgiler

İran’da Gezilecek Yerler-1

Yazı dolaşımı


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir