Evet, Mazhar Alanson yazmış bu sözleri ve bestelemiş. !970’lerde bu şarkı ile Fuat ve Özkan dışında başka müzisyenlerle bir kayıt yapmış. 1974 olabilir. O versiyonu daha fazla Rock tarzı bir şarkı. Gelelim başlıktaki sözlere. Gerçekten de farkında olmadan şu an dünya düzeni sürekli bizi bir şeylerden şikayet etmeye itiyor. Hiç bir şeyi beğenmeyip az bulup, bir şeyler satın almaya yöneltiyor bizi. Ne istediğimizi bilmeyeceğimiz bir girdap içine itiliyoruz. “Nefs” denilen şeyin en zayıf olduğu ve hiç doymayan yanı bu. Bunun farkına varmak bizim elimizde. “İlk önce seveceksin, sevdikçe bileceksin, ne istediğini bilirsen şayet, bir iştah, bir afiyet” Aynen öyle. İlk önce kendimizden, yaratıldığımızdan dolayı kendimizi sevmek ve şükretmek. Bu bir inanca bağlıyor insana. Yaşama ümidi veriyor. Şikayet etmeye alışmış olan için, sürekli şikayet etmek de bir inanç ve enerji veriyor ama çok düşük bir enerji.

Zaten farkındalık da bu şekilde geliyor. Zorlanmadan, sıkıntıya düşmeden hiç bir zaman gelişme olmuyor. Yaşlıları huzur evine gönderen nesiller aslında yaşlıların evin içinde durup çok değerli olan tecrübelerini dinlemelerine geri dönmeliler. Çünkü ben 50 yaşında her gün yeni bir şeyin farkına varıyorum. Bunu yapmak için de zihnimizi bulandıran TV, Sosyal Medya, Mesajlaşma, Telefon gibi uyutucu ve uyuşturucu şeyler yerine kitap okumak, saatlerce bir ağaca bakmak, parkta oturmak, boş boş yürümek gibi şeyler yapmalı. Şikayet etmek yerine sabah kalkarken “Kolum çalışıyor, bu sabah yine uyanabildim, bir evin içinde uyandım, sıcak duş alabiliyorum, giyecek ayakkabım var, üstüme giyecek elbisem var” diye farkında olacağımız ve anda kalacağımız şeyleri ruhumuza söylemek bilincimizle bir olmayı sağlıyor.

Başkalarıyla kendimizi mukayese etmeye ve ölçmeye bizi iten dünya düzenine de ” bak hepimizin parmak izleri farklı, hepimiz farklıyız, aynı hedeflerimiz olamaz, herkes ev almak, araba almak için koşturuyor” diye karşılık vermeliyiz. En güzel şey sabah övgüsü yapmak kendine ve seni yaratan ve bu olanaklarını veren bir güce. Bir dine inanırsınız veya inanmazsınız ama bir inancımızın olması bize bir hedef ve amaç veriyor. Savrulmayı engelliyor. Ben mesela bildiğim ve öğrendiklerimi, gördüklerimi insanlara aktarmayı amaç edindim. O yüzden yazıyorum. Bu bana ümit ve bir amaç veriyor.
Sandra Bullock’un Oscar aldığı bir film vardı. “The Blind Side ” “Kör Nokta” Babasının kim olduğunu bilmeyen, annesi uyuşturucu bağımlısı, 13 kardeşin arasında kimsenin umursamadığı Afro Amerikan genç bir çocuğun hayatı sokaklarda geçmektedir. Okuma yazma bilmeyen, okulda son derece başarısız olan bu çocuk, zengin bir aile tarafından himaye edilmeye başlandığında hayatı değişecektir. Okulda futbola başlayan genç, sonunda kendi yeteneğini keşfetmiştir ve bir gün Ulusal Futbol Liginin en çok aranan sporcularından biri olacaktır. Sandra Bullock zengin ailenin Annesi ve bu çocuğu sokakta otururken görüyor yardım etmek için evine alıyor. Nasıl yardım edeceğini düşünüyor hedefi o çocuğa yardım etmek. Bir gün görüyor ki çocukta koruma iç güdüsü çok yüksek. İki metre boyu var dev gibi ve bir kaza anında evin kızının üstüne kapanıp kızı koruyor.

Okuldaki Amerikan Futbol takımı maçlarında başarısız olan kütük gibi duran çocuğa ne yapacağını ve topu koruması gerektiğini söylüyor. Bundan sonra her şey yerine oturmaya başlıyor. Afrikalı Amerikalı genç bir hedef buluyor ve derslerini de çalışıyor. Hem okulu bitiriyor hem de Amerika’nın en başarılı Amerikan Futbolcusu oluyor. Hepimizin bir yeteneği ve gizli yüzü vardır. Bunu keşfetmek ve istemediğimiz şeyleri sırf konfor alanında kalmak için yapmayı bırakabiliriz. Liseyi bırakmak üzere olan kardeşimin çizdiği desenleri görüyordum. Sene 1996. Radyo’da Güzel Sanatlar Fakültelerinin “Özel Yetenek Sınavına” gençleri hazırlayan bir dershanenin reklamını duyup kardeşimi o kursa gönderdim. Lise iki ye gidiyordu. Kursa başlayarak kendine bir hedef edindi. Liseyi takdirle bitirdi. Çünkü bir hedefi vardı. Marmara Güzel Sanatlar Seramik bölümünü kazandı ve 4 yılda bitirip Grafiker oldu. Siz de önce kendinize sonra başkasına farkındalık sağlayabilirsiniz. Yeter ki korkmak yerine sevin.

Ondan Şikayet, Bundan Şikayet, Ne İştah Kaldı, Ne de Afiyet !

Yazı dolaşımı


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir