Herhalde Türkü sevmek Babamın genlerinden geçmiş bir şey bana. Çünkü evde tek türkü kanalı açıp dinleyen oydu ve çok sevmesek de dinlerdik türkü çalan radyo kanallarını. Zamanla her türkü olmasa da bazı türküleri sevdiğimin farkına vardım. Genel olarak derinliği olan bana duygu geçiren türküleri çok seviyorum. Melodisi tabii ki çok önemli. Çok acıklı ve dertli türküleri genelde dinlemek azap veriyor bana. Bunu bozan acıklı türkülerden birisi de “Yola Çıktım Mardin’e” isimli Mardin-Kızıltepe türküsü. Sevdiğini yitirmiş bir erkeğin “Halime” isimli bir kadına yaktığı türkü. Bu türküde hissedilen Kuzey Irak- Kerkük tarafının türkülerinin lezzeti bu şarkının notalarında. “Altın Hızma” türküsü veya “Evlerinin önü boyalı direk” türküsü gibi. Bu acıklı türkülerinin derildiği bu coğrafyanın yine benzeri bir coğrafyada da söyleniyor.
Yine böyle acıklı ve derin dokunaklı ezgiler Amerika Birleşik Devletlerinin Güney Eyaletlerinde söyleniyor. İlk kez farkına varıp dinlediğim Blues-Soul tarzı Amerikalı Afrikalı şarkılarının farkına ise küçük yaşta dinlediğim Funk-Soul-Rock-Blues şarkıları ile vardım. James Brown, Elvis Presley, Dire Straits, B.B King ve Dinah Washington şarkıları ile bu tarza da gönül verdim. Çünkü melodiler bu hisleri veriyor. Sonra tabii ki İngilizce öğrenince daha çok anlıyorsun şarkıların anlamını. Sanırım Rebetiko sevmem de yine aynı şekilde şarkıların para için yapılmamış duygu dışarı vurumu için yaratılmış eserler olduğundandır.
“Dusty in Memphis” isimli bir albümün ve bu albümde “Son of a Preacher” şarkısını ise “Pulp Fiction” isimli filmi izledikten sonra öğrendim. Dusty Springfield isimli bir şarkıcı söylüyordu ve ben uzun yıllar Afrikalı sandığım bu şarkıcı bildiğin anglo sakson bir İngiliz kadın şarkıcıydı. Şarkıyı dinlerken kendimi hiç gitmediğim Tenesse, Georgia gibi yerlerin pamuk tarlalarında buldum. Aretha Franklin veya Blues Brothers dinlemiş gibi hissettim. Yıllar sonra A.B.D’nin Güney Eyaletlerinden Arkansas’a gidince de o havayı ve insanları hissettim. Memphis şehrine 4 saat mesafede Fayetteville isimli bir kente gittiğimde de o havayı anladım. Çok büyük bir arazide herkes tarım yapıyor. Her taraf ekilebilir arazi. Ayrıca köleliğin de en geç kalktığı bilek gücünün hakim olduğu pamuk ve mısır tarlaları ile dolu Güney.