Çocukken zorla gönderildiğimiz kuran kurslarından ne öğrendiğimizi inanın hatırlamıyorum. Bir Müslüman aileden geldiğimiz için öğrendiğimiz Türkçe aksanlı Arapça dualar da bende Arapça ile farkındalık yaratmadı. Çünkü bunu hissetmek gerekiyor. Farkı insan mukayese etmeyince anlamıyor. 2003 yılında Birleşik Arap Emirliklerine Dubai’ye gitmem bana bu farkındalığı yaşattı. “Emirates” Hava yollarının Arapça anonsunu dinlerken kelimeleri seçmeye başladım. Sonra Havaalanındaki inen uçakların numaralarını anladığımın farkına vardım. Sıfır rakamı Arapça mesela. Bu farkı anlamamamızın en büyük sebebi alfabenin değişik olması. Okuyabilince insan daha rahat farkına varıyor benzerliklerin. Aynısı Yunanca, Sırpça, Bulgarca ve Kiril Alfabesi kullanan Türki Cumhuriyetlerinin yazılarını okurken de oluyor. Dubai’de açtığım televizyon kanalında doğal hayat belgeselini izlerken seslendiren kişi “El-Haywaan Zibra “diyince Zebra Hayvanı dediğini anlamam gerçekten çok ilginçti. Evet, dillere yatkınlığım var farkındayım. Bu dillerle bilinçli olarak aramıza set çekildiğini düşünüyorum. Her öğrendiğimiz dilin bize büyük bir katkısı olduğunu düşünüyorum. Düşünce yapısını müthiş bir şekilde geliştiriyor yeni bir dil öğrenmek. O toplumların psikoloji dahil her şeyi anlatıyor bize kelimeler. Bir tarih müzesi gibiler. Mesela Yunanlar Fransa’ya Franklar iktidarı ele geçirmeden önceki ismi “Galya” ile anıyorlar. Asteriks çizgi romanındaki Galyalılar hala var Yunan dilinde. Saç tokasına “Kemik” anlamında “Κοκαλάκια” “Kokalakia” diyorlar. Mesela “Cesaret” Arapça csr kökünden gelen casārat جسارة z “cesur olma, ataklık” sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Arapça casara جسر z “bir dere veya vadiyi geçti, atıldı, girişti, risk aldı” fiilinin mastarıdır. İki kez Arapça kursuna gittim. Alfabe yüzünden bana zor geldi bıraktım. Bir yabancı dil uygulaması ile tekrar başladım. O kadar hızlı öğreniyorum ki. Çünkü Arapça kelimelerin bir çoğunu biz Türkçede kullanıyoruz. Bazılarını kullanmayı bırakmışız ama ben 50 yaşında birisi olarak hatırlıyorum o kelimeleri. ” Zavj Mumtaaz ” “Mümtaz Koca” “Jasat” “Ceset” v.s gibi telaffuzları bize göre farklı binlerce ortak kelime var. Bu balkan ülkelerinde de baıma çok geldi. “Gradska Kafana” yazıyordu Dubrovnikte. Hırvatça “Kafana” “Kahvehane” demek. Ya da Saat “Sat” demek. Arapça Saat kelimesi bizden Balkanlara gelmiş. Yastuk, Yastık demek. Ada yine Ada demek. Kendimize bir dil öğretmek insanlığa yapacağımız en büyük katkılardan birisidir. Ne kadar kendimize bir şey katarsak , bağlı olduğumuz diğer insanlara da bir katkı yapmış oluruz. O yüzden bir milletten nefret etmek veya küçük görmek ruhsal olarak bizi tüm insanlıktan ve bağlı bulunduğumuz kainattan soğumamızı sağlar. Çünkü öfke bizi sevmekten uzaklaştırıyor. Onun yerine olduğu gibi kabul edelim insanları.

El-Haywaan “Arapça Bildiğimizi Biliyor muyuz?”

Yazı dolaşımı


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir