Size yine bugün bir kitaptan bahsedeceğim. Beyaz kapak üzerinde yarı çıplak yatan bir kadın portresi vardı kitabın. Can yayınlarından yayınlanmıştı yine bir tavsiye üzerine almıştım kitabı. Baştan hiç şans vermiyordum kitaba. Hiç tanınmamış bir yazardı. Ünlü değildi. Sene 1990ların ortası olmalıydı. Kitabı okudukça tasvir edilen 1700’lü yılların Paris şehri ve hikayedeki gizem gerçekten insanı büyülüyordu. Ayrıca kokunun etkisinin yazı ile anlatmanın zorluğunu öyle bir şekilde alt etmiş ki yazılan harflerle o kokuyu hissedebiliyorsunuz. Sonradan araştırdım. Yazarın ismi Patrick Süskind. “Koku” ilk roman. Konusu sıra dışı ve akıl almaz bir sonu var. İlk olarak 1985 yılında yayınlanmış. Bence hala okurlarını büyülemeye devam eden bir kitap. Yazar , farklı bir kişilik. Kimseyle görüşmüyor, röportaj vermiyor ve hiç dikkat çekmeye çalışmıyor. Topluma mesafeli. Roman’da en dikkat çeken başka bir özellik, insanın toplum tarafından kabul edilme isteğini benzersiz bir tema etrafında ele alınması. İnsanoğlunun kokulara karşı olan içgüdüsel ilgisini olağanüstü bir kurgu ile kaleme alan yazar, Koku ile sizi de duyusal yeti ve eğilimlerinizi sorgulamaya davet ediyor.
Gelelim neden başlığı bu şekilde attım. Kokusuz Olsaydınız, Hayatınız Nasıl Olurdu? İyi veya kötü, her mekanın ve insanın bir kokusu vardır. Peki ya sizin olmasaydı? Etrafınızdaki kişiler size nasıl bir tepki verirdi? Ya da sizin farkınıza varabilirler miydi? Romanının başkahramanı olarak doğuştan kokusuz bir insanı konu edinen Süskind, kokunun toplumsal yaşamda ne denli önemli bir yere sahip olduğunu kanıtlamak için oldukça farklı bir yol izliyor. Kokusuz olmasından dolayı insanlar tarafından anlamlandırılamayan bir dışlanmaya maruz kalan başkahraman, roman boyunca sizin de aklınızda birçok soru işareti bırakacak. Ona bazen hak verecek, çoğu zaman da nefret duyacaksınız. Ben aslında bu yetim ve öksüz çocuğa üzüldüm. Sevgisiz büyüyen bir varlığın nasıl duygularının körleştiği ve katil bir kişiliğe dönüşebildiği anlatılıyor.
Kokusuz Olmak, Bir İnsana En Fazla Neler Yaptırabilir? Roman, başkahramanı Jean Babtiste Grenouille’un doğum anından itibaren başından geçen olayları anlatıyor. Pis bir balıkçı tezgahının yanında dünyaya gelen Grenouille, annesinin ölümü üzerine çocukluğunu farklı evlerde geçiriyor. Ancak kokusu olmadığı için hiç kimse tarafından benimsenemiyor. Bunun üzerine ilk gençlik yıllarına sevilmemiş ve sevmemiş bir çocuk olarak adım atıyor. Çok geçmeden fark ettiği müthiş yeteneği, olağanüstü çabalarının ardından Grenouille’ın hayatını değiştiriyor. Bir parfümcü dükkanında çalışmaya başlayan başkahraman, çok geçmeden kendini ustalık derecesini dahi aşacak kadar geliştiriyor. Başarısını kanıtladıktan sonra ise insanlardan ve kokulardan sıkıldığı için sahip olduğu her şeyi arkasında bırakıp yola koyuluyor. Peki, Grenouille uzaklarda aradığını bulabilecek mi dersiniz? Ya arzuladığı şey aslında dehşet verici bir tutku ise?
İyi okumalar