Tahta, yıkılmaya yüz tutmuş boyası dökülmüş ve gerçek boyası olan lacivert ve beyazın kaybolup çürümüş tahta rengi griye dönüşmüş olan Kasımpaşa iskelesinden Haliç istikametine bakınca kirli hava bulutu ve kömür dumanı içinde karaltı olarak kırmızı rum erkek lisesinin tuğla duvarlarını görürdünüz. Puslu ve kirli hava içinde bir şato gibi asılı dururdu. İskeleden tam karşıya baktığınızda ise karaltı içinde Cibali sigara fabrikasını ve bacasını ve daha geride Bozdoğan su kemerini ve Zeyrek Camisini pusların içinde hayal meyal seçerdiniz.

1980li yıllarda İstanbul sakinleri tek ısınma aracı olan Kömür kullanırdı. 1970li yıllarda herkes yakıt sıkıntısı yüzünden Fuel Oilden Kömüre geçip kalorifer kazanlarını değiştirdiği için tüm şehir tastamam kömür dumanına boğulmuştu.
İskeleden gözlerinizi ufuklara daldırmış iken burnunuzu kıran tuvalet kokusu açık bir kanalizasyona döndürülmüş olan haliçten gelir ve gözlerinizi fokurdamakta olan bu tabiat felaketine çevirirdiniz. İskelenin tam yanında yine derme çatma tahtadan yapılmış bir motor iskelesi bulunurdu. Kara tarafından rıhtımda denize doğru akan lağım ise dolap dereydi. 1970lı yıllarda üstü kapatılmış olan bu dere tüm şişli ve Beyoğlunun pis sularını haliçle birleştirirdi.

Kasımpaşa dönemin en çok çalışan bulunduran sanayi semtlerinden biriydi. Sahilde Haliç Tersanesi, Camialtı Tersanesi, Taşkızak Tersanesi ve Hasköy Tersanesi gibi binlerce işçinin çalıştığı bir işçi semtiydi. Bu tersanelerde çalışan binlerce işçi bu semtte oturur ve ihtiyaçlarını yine aynı semtten karşılardı. Semtte iki ana cadde vardı. İkisi de üstü kapatılmış ve altında hala iki derenin akmakta olduğu caddelerdi. Bahriye Caddesi setin ana caddesiydi. Cadde üstünde semte adını vermiş olan Güzelce Kasımpaşanın yaptırdığı Büyük Camii (Cami-i Kebir) buradadır.

Bahriye Caddesinin en çok dikkat çeken kişilerinden biride koluna taktığı kadın çantası ile kırıtarak caddeyi baştan sona turlayan Melikoydu. Kasımpaşa’da oturur ve çeşitli şarkıcılara menajerlik yapardı. Caddenin esnafları onu kızdırmak için laf atar ve sinirlendirirlerdi. Asıl adı Melihdi ve kimseye zararı olmazdı. Yanında bir arkadaşı ile caddeyi turlar ve evine giderdi.
Kasımpaşa denizden uzaklaştıkça arka taraflarında bostanların bulunduğu bir semtti o yıllarda. Dolapdere semtine doğru çıkarken İplikçi semtinde hurdacılar bulunur sola doğru
kıvrılırsanız ise piyale paşa semtine varır oradaki bostanlardaki Arnavut vatandaşlarımızdan sebze alırdınız.

Ayrıca semt içindea bulunan pazarda Arnavut ciğerciler vardı. Sakatat ihtiyacımızı onlardan giderirdik. Semtte Arnavutlar, Aksekililer, Bingöl Kiğılılar, Rize Güneysu ile Giresun Tirebolular yoğunluktaydı.

Büyük Camide semtten biri vefat ettiğinde hemen adı ve hangi namaz vakti cenazenin kalkacağı megafon ile ilan edilir ve vakit geldiğinde camiye koşardık. O gün hiç beklemediğimiz bir anons yapıldı camiden. Melikonun adı geçti. Hepimiz donup kaldık. Ne kadar kendisini üzdüyse semt halkı bir o kadar da üzülmüştü. Onu kaybettikleri zaman anlamıştı değerini. Bir trafik kazasında kaybetmiştik Melikoyu ve son yolculuğuna tüm Kasımpaşa uğurladı.

Semtimiz son insanlığını yapmış ve tüm cemaat Hocanın “ Mevtayı nasıl bilirdiniz? Sorusuna “ iyi bilirdik” diye cevap vermişti ve Melikoyu omuzlarda taşıyarak Kulaksız Mezarlığına hep birlikte defnetmiştik! 1992 yılının en üzüntü verici zamanlarından birisiydi Kasımpaşa halkı için ve kendisini hiçbir zaman unutmadık!

Kasımpaşa: Bir Semtin Ruhunu Orada Yaşayanlar Verir

Yazı dolaşımı


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir