Tek katlı ve yüksek gecekondulardan oluşan mahallenin sıcak yaz gecesi sessizliği damlardan birinden düşen çocuğun ağlaması ile bozulmuştu. Yaklaşın 3,5 metre yüksekten düşen erkek çocuğu avazı çıktığı kadar bağırıyordu. İsmi Salihti. Sekiz kardeşin sondan dördüncüsüydü. Tüm Adana hızlı bir şekilde geliştiği halde Narlıca mahallesi hala 1950’li yılardan kalma gecekondularla doluydu. Mahalle 1970li yıllarda ikiye bölünmüş ve demiryoluna yakın kısmına “Narlıca” ismi verilmişti. Sakinlerin büyük bir kısmı 20.yy başlarında Adana’ya gelmiş bulunan Güney Doğulu göçmenlerden oluşuyordu. Pamuk tarlasında ırgat olarak çalışıyorlardı. Bataklık olan bölge o zamanlar pamuk tarlalarına çok yakındı. Rivayete göre Seyhan nehri taşıp bu bölgeleri deniz gibi örttüğü için Denizli ismi verilmişti mahalleye.
Salih damdan düştükten sonra aşağı inen annesi Fadime tarafından bir güzel dövüldükten sonra tekrar yukarı çıkıp bir güzel uyumuştu. Sabah erkenden kalkıp mahalledeki kaporta atölyesine gidip çalışması gerekiyordu çünkü. Evin bulunduğu arsada 1 dönümlük bir turunçluk bulunuyordu. Ayrıca arsanın içinde bir dükkan küçük bir sulama havuzu bulunuyordu. Dükkan önceleri ev olarak yapılmıştı. Sonra dükkana çevrilmişti. Dükkan önce kumaşçı dükkanı olarak açılmış sonra evin babası Kemal Bey ölünce bakkal dükkanına çevrilmişti. Fadime 8 çocukla dul kalmıştı. Kocası Kemal Bey 50 yaşındaylen 15 yaşındaki Fadime ile evlendirilmişti. Fadime 5 yaşında Annesini yütürmiş 15 yaşında şerefsiz babası tarafında başlık parası karşılığı 5o yaşındaki Kemal Beye verilmişti. Fadime Kemal Beeyin 5. Karısıydı. İlk dört karısından çocuğu olmamıştı. Fadime ile evlendikten sonra 4 defa doğum yapmıştı. 3 çocuk ölü doğmuştu. 4. Bebeği ise Fadime emzirirken uyumuş bebeğin üstüne düştüğü için bebek boğulmuştu. Uyandıığında ölü bebekle karşı karşıya gelmiş deliye dönmüştü. Sonra Maraşta bir şeyh bulup ona adakta bulunmuşlardı. Doğan çocuk 7 yaşına gelene kadar saçını uzatıp küpe takmışlardı erkek çocuğa. Sonra 7 çocuk daha olmuştu. 8.bebek doğduktan 2 yıl sonra Kemal Bey bir kurban bayramında beyin kanamasından bu dünyadan göçmüştü. Dükkana gelen bir müşteri borç kumaş almak istemiş Kemal Bey ise müşteriye önce birikmiş borcunu kapamasını söylemişti. Müşteri borcunu inkar edip üstüne üstlük bir de Kemal Beye hakaret edince çok sinirlenen Kemal Beyi durudurup oturtmuşlardı. Oturduğu sırada beyin kanaması geçişrip yüzsütü yere çakılmıştı. Yemen savaşı gazisi Kemal Bey sinirlerine hakim olamamıştı.
Olan Fadimeye olmuş 8 çocukla başbaşa kalmıştı. 3 erkek 5 kız. Bahçe içinde yetiştirilen sebze, meyve ile besleniyorlardı. Kumaş dükkanı bakkal olmuştu. Ayrıca sebze getirip satıyorlardı. Evin tuvaleti bahçedeydi. Tulumba ile su çekip hem bahçede kullanılıhyorlar hem de içiyorlardı. En büyük çocuk Hasan bakkal ile ilgileniyordu. Her sabah sebze halline at arabası ile gidip zerzavat alıyordu. Bazen o kadar parasız kalıyordu ki bazen bir ekmek alıp içine bir lahmacun koyup yediği günler bile oluyordu.
Evde en büyük kavga en büyük kız Yadigar’ın mahallede işe yaramaz bir adamla evlendirilmeye kalkmasında koptu. Fadime kızını iyi bir para karşılığı mahalleden birine verip eline güzel apara geçsin istiyordu. Damat aynısı kendisi gibi Malatyalıydı. Hiç çalışmamıştı. Hastaydı. Solculuk oynarken hapise düşmüş ve ciğerlerini üşütmüştü. Evin en büyük çocuğu Hasan kız kardeşinin bu şekilde evlenmesine karşı çıkıyordu. Bunun sonucu evde büyük kavga çıktı ve Hasan evi terkedip İstabula dayısının yanına gitti. Yaşı 17diydi. Yadigar ise 15 yaşında. Bir kızın 15 yaşında kocaya gitmesi Fadime için normaldi. Hiç eğitim görmemişti. Okuma-yazma dahi bilmiyordu.
ozankemalcullu.com
Bilgiye giden yol