Bu ay kendi kendime dedim ki her gün bir yazı yazabilir misin? Her gün değişik bir konu bulabilir misin? Bulurum ve yaparım dedim. İnanın kolay değil. Her gün aynı şeye odaklanma ve bir rutin yaratmak gerçekten emek istiyor. Öncelikle bir hedefiniz olmalı. Neden her gün yazı? Çünkü insanları bilgilendirmek istiyorum. Çünkü onlara ulaşmak istiyorum. Çünkü bildiklerim yazıya dökülünce rahatlama hissediyorum. Bu hedefleri insan aklında hayal edince onlara ulaşacak adımlar veya çözümler bulunmaya başlıyor. Yani her gün bu hedefe ulaşacak şeyleri yapmak için ortam yaratmak. Bu ortamı yaratmak zaten rutini yapmak oluyor. İnsan farkında olmasa da her gün yeni bir şey öğreniyor. Gerçekten herkesin hayatı roman aslında. İşte o romandan bazı bölümleri sizinle paylaşayım.
13 yaşında anne ve babama dedim ki “Ben, dünyayı dolaşmak istiyorum ve bu şekilde huzuru blacağıma inanıyorum. Klasik liseye ve üniversiteye gitmek istemiyorum. Bunu gereksiz buluyorum. Bir meslek sahibi olup sevdiğim şeyleri yapmak istiyorum. Matematik, Fizik, Kimya bu dersleri okuyup hammallık yapmak istemiyorum. Amacımı buldum. Ortaokul’da bize dağıtılan “Meslek Lisesi Sınavları” Kılazunda yapacağım mesleği buldum. Gideceğim okul “Beykoz” ilçesinde ismi “Denizcilik ve Su Ürünleri Meslek Lisesi” o zaman ne internet var ne bilgisayar. Cep telefonu da yok tabii. Kılavuzu her detayına kadar okudum. Aile dedim ki “İstediğim bölüm Güverte-Avlama, yani hem Balıkçılık öğreneceğim hem de kaptanlık. Kararımı desteklediler. Okula başladım. Her gün Kadıköy- Ziverbey’de bulunan evden önce Kadıköye otobüsle gidiyorum. Sonra bir otobüse daha binip Üsküdar’a varıyorum. Sonra Beykoz otobüsüne biniyorum. 1 saat 30 dakika sonra okuldayım. Her gün sabah 5:30’da kalkıyorum. Sanırım 4 ay sonra Kadıköy-Ortaçeşme (Beykoz) 15F otobüsü çalışmaya başladı. Artık iki otobüsle okula gidebiliyordum. Okulun ilk senesinde balık ağı örmeyi, tamir etmeyi öğrendik. Lüfer isimli filika ile açılıp kürek çekmeyi öğrendik. Hisa Kürek, Siya Kürek nedir? Olta nasıl hazırlanır? Parekete nedir? Serpme Ağ nasıl atılır? Dalyan nedir? Nasıl kurulur? Tabii bu sırada Matematik, Fizik gibi dersler de mevcut. O yıl Meslek lisesi kanunu değişti ve ikinci yıldan itibaren sadece 2 gün okula gidip 3 gün gemilerde staj yapma hakkı geldi. Tabii ki o zaman düzenli tek şirket Şehir Hatları İşletmesi ve Denizyolları vardı. 1987 yılında 15 yaşında SSKlı oldum. İlk staj yaptığım gemi 50 yaşındaki “Suvat” gemisiydi. Gemide ne iş olsa yapıyorduk. Halat al, Halat ver, Raspa-Boya yap. Ayrıca öğle yemeğini gemide çalışanlar kendileri hallediyorlardı. 4-5 kilo balık alınıp geminin mazotla çalışan kuzenesinde pişiriliyordu. Genelde sabahları 7:00 ile 12:30 arası Karaköy-Kadıköy çalışıyorduk. Karaköy iskelesinin yanındaki balıkçı teknelerinden Çinekop, İstavrit ucuz yollu hangi balığı bulursak alıp öğlen pişiriyorduk. 12:30 da iş bitince gidip Kabataş İskelesine bağlıyorduk. Sonra aşkam yoğunluğu 17:00-20:00 arası yine Karaköy-Kadıköy çalışıyorduk ama biz 17:00 de paydos ediyorduk. Öğrenciydik çünkü. Gemi hayatı bana çok şey öğretti diyebilirim. Gemide büfeler o zaman kiraya veriliyordu. Her geminin büfesi şahıslar tarafından işletiliyordu. Bazı kişiler bir kaç geminin büfesini ihale ile almıştı. Genelde büfeciler de Karadenizliydi. Aynı gemilerde çalışan personel gibi. %90 personel Karadenizdeki illerden kişilerdi. Çok nadir kişiler başka illerdendi. “Makina” kısmında çalışanlar içinde Sivaslı, Erzurumlu vardı. Ben bir “Adanalı” olarak farklı geliyordum. Simsiyah kalın aba gibi bir kumaştan yapılmış “İşbaşılarımız” vardı. Pantalon ve Ceket olarak üretilmişti. Ceket o kadar büyüktüki palto gibiydi. İçine kalın kazak ve gömlek giyiyordum. Çok soğuk olduğunda kalın bir atkı ile yaka kısmından rüzgar girmesini engelliyordum. Gemi o kadar eskiydi ki her yeri dökülüyordu. S/S Suvat yani “Steam Ship” Buharlı gemi ama buhar makinesi mazot ile çalışıyordu. Kömürle değil. Kömürlü gemiler 1970lerde çürüğe çıkmıştı.
Şehir hatlarının merkezi Sirkeci Liman Hanın arkasındaki sokakta o zaman “27 Mayıs” adında olan şimdiki “19 Mayıs” iş hanındaydı. İşletme ile ilgili bir şey olduğu zaman oraya gidiyorduk. Gemilerin günlük işlerinin yönetimi mesela gemilerin çaılşma saatleri ve değişiklileri ise Karaköy İskelesinin üst katına geçmiş olam “Köprü” denilen yönetim bölümünden öğreniyorduk. Mesela iskeleye geldik gemi ortada yok? Hemen köprüye gidip soruyorduk. Onalr söylüyordu. “Çok deniz vardı o yüzden Ortaköy iskelesine bağladı” O zaman Ortaköye gidip gemiye oradan katılıyorduk. Yarın hikayeye kaldığımız yerden devam edeceğiz.