Bugün Aya Paraskevi semtine yolum düştü. Orada bir yerden geçerken harabe haline gelmiş kocaman bir villa gördüm. Orman gibi bir bahçe içinde her tarafı graffiti olmuş bir villa. Sadece dış duvarları duruyor. Nasıl ihtişamlı sütunları var. Merak ettim sordum. “Villa Iolas” dediler. Biraz araştırınca çok muazzam bir hikaye çıktı karşıma. Başlığı okuyunca size bildiğimiz Büyük İskender ‘den (Aleksander) bahsedeceğim sandınız belki. Bugün size dünyanın en büyük sanat ve portre koleksiyoncusundan bahsedeceğim. Kendisi Büyük İskenderin ismini verdiği İskenderiye-Mısır’dan. Asıl ismi Konstantin Koutsoudis. 1907 doğumlu Mısırlı bir yunan. İsmini ve soyadını sonrada Alexander Iolas diye değiştiriyor. 17 yaşında yani 1924 senesinde büyük bir karar vererek Belin,Almanya’ya gidiyor. Orada önce piyanist olarak çalışıyor. Sonra kursa gidip Balet oluyor. Balet olduktan sonra Almanya’da yükselen Hitler’in baskıcı rejiminden kaçıp soluğu sanatın merkezi Paris’te alıyor. Orada Jean Coctaeu, Max Ernst,Rene Magritte gibi sanat dünyasının ünlü ressam ve yönetmenleri ile tanışır. Balet olarak bir tur sırasında tüm Avrupa, Kuzey Amerika ve Latin Amerika’yı dolaşır.
Theodora Roosevelt gibi ünlü bir romancı ile tanışır ve bu turneden sonra sakatlanıp dans etmeyi bırakır. 1944 yılında Amerika’ya geçerek orada yeni kurulan “Hugo Gallery”’nin baş yöneticisi olur. Kurucular arasında Elizabeth Arden, Robert Rotschild vardır. Mesela ünlü Andy Warhol ilk sergisini 1952 yılında Hugo Gallery’de açmıştır. Sonra 1955 yılında başka bir dansçı ile “Jackson-Ioalas Gallery” sanat camiasının tüm ünlü sanatçılarının eserlerini sergilemeye başlamıştır. Bu sergilerde tanıdığı ünlü syasetçiler ve bankerler sayesinde inanılmaz bir koleksiyona sahip olmuştur. 1965 yılından itibaren Yunanistan’a gidip gelmeye başlamış ve o zamanlar şehir dışı olan Aya Paraskevi’de aldığı 7000m2 lik arasizde 1800m2 büyüklüğünde “Iolas Villa”sını yaptırıp bütün sanat varlığını Amerikadan buraya peyderpey taşımıştır. Sanat galerisini Atina’da açmış ve orada daha çok yaşamaya başlamıştır. Amacı ileri yaşlarında bu villayı bir müze haline getirip yunan halkına bağışlamaktır. Çünkü aldığı bir sürü eseri ülkenin b.r çok devlet sanat müzesine hibe oalrak zaten bağışlamaktadır.
Koleksiyonunda 2500’e yakın atik yunan eseri gibi paha biçilemez eserlerde mevcuttur. Gelgelim kendisi hakkında tarihi eser kaçakçılığı yaptığı gibi bir galeri çalışanı tarafından gazetelere çıkan haberlerle ilgili hiç bir zaman hüküm giymez. 1987 yılında New-York’da bir hastanede AIDS hastalığından hayata gözlerini yumar.
Ölümünden sonra kız kardeşine kalan villa Yunan Devleti tarafından “Yunan Kültür Mirası” olarak kayıt altına alınır ve müze yapılmak istenir. Fakat bu hiç bir zaman hayata geçirilemez. Iolasın’ın kız kardeşi villayı satmak için bir emlakçı ile anlaşır fakat Yunan devleti “Tarihi eser” belgesi verdiği ve el koyduğu villadaki tüm eserler yağmalanır.
Bina şu an devlete aittir ama hiç bir şey yapılmamış boş halde hayalet ev olarak durmaktadır. Böyle bir tarih yuvasının korumaması ve içindeki eserlerin kaybolması gerçekten acıklıdır.
Son Söz : Hayattaki her şey geçicidir. İstediğiniz gibi hayatınızı yaşayın ve fazla dert etmeyin. 5 metrelik bez hepimize yeter !