Atina’da bisikletle gezmeyi en sevdiğim yerlerden birisi Milli Park. Anayasa (Syntagma) Meydanında bulunan kapısından girdiğinizde kendisini yaz sıcağında serin bir vaha içinde buluyorsunuz. Meydan şehrin göbeği. Gidip gelmesi çok kolay bir konumda. Yunan Millet Meclisi bu meydanın bir ucunda. Millet Meclisi yani Eski Kraliyet Sarayı Danimarkalı mimar “Theofil Hansen” tarafından yapılmış. Yunan Canlandırma Mimarisi yani neo klasik bir yapı. Tam önünde Meçhul Asker anıtı var. Anıtta yatan bir antik yunan askeri deseni bulunmakta. Duvarda eski yunan tarzı yazılarda Yunan askerinin savaş yaptığı yerler yazıyor. Afyonkarahisar, İzmir, Kore, Eskişehir, Ankara vs. Tam bu anıtın önünde Efsun askerleri nöbet değiştiriyor. Anıtsal kocaman park ise tarihi bitkileri ile gerçekten etkileyici. Kral Otto’nun eşi Kraliçe Amalia 1838 yılında yapılmasını emretmiş. 1840 yılında tamamlanmış. Friedrich Schmidt isminde bir tarım bilimcisi parkın içinde bulunan yüzlerce çeşit bitkiyi ithal edip tasarlamış.
Modern Yunan Krallığının ilk kralı Wittelbach hanedanından Bavyera Prensi Otto’nun sarayı. Prens yaklaşık 10 yıl süren bağımsızlık savaşı sonunda üç egemen devlet Büyük Britanya, Rusya ve Fransa’nın onayı ile Yunan Krallığının ilk kralı yapılıyor. Bahçede küçük bir hayvanat bahçesi yapılıyor. Fakat Kral Otto gerekli genişlemeyi yapamadığı için uydurulan bir devrimle İngilizler tarafından alaşağı edilip yerine başka bir Alman-Danimarka karşımı Schleswig-Holstein-Sonderburg-Glücksburg hanedan başa geçiriliyor. Kral George Yunanların ikinci kralı oluyor. Sonra yerine Kral Konstantin I geliyor. Kral Konstantin ise İngilizlerin desteği ile bir çok toprak kazanımı olan başbakan Venizelos tarafından tahtan çekilmeye zorlanıyor. Birinci Dünya Savaşı sürerken tahtan çekilen Kral Konstantin yerini oğlu “Kral Alexander” alıyor.

Aklıma bu bölümde bulunan bir maymun tarafından ısırılıp ölen Kral Alexander geldi. Babası ve veliaht prens abisi George II sürülen Kral olarak görev yapmaya başlıyor. Maymun tarafından ısırılana kadar görevde kalıyor. Sonrası ise ölünce yerine yine babası geçiyor ve Venizelosu başbakanlıktan alıp yerine Dimitri Gounarisi başa geçiriyor. Fakat bu olaydan sonra İngiltere verdiği desteği çekiyor ve Yunan ordusu Anadolu’nun göbeğinde Ankara yakınlarında desteksiz kalıyor. Destek çekilen ordu geri çekiliyor ve Yunanların “Küçük Asya Felaketi” dediği zor günler başlıyor. Yüzbinlerce Anadolu Rumu binlerce yıldır yaşadıkları topraklardan sürülerek bu yeni vatana kaçmaya başlıyor.

Öncelikle Pire şehri liman olduğu için bu kaçıp gelen insanların kurduğu gecekondularla dolmaya başlıyor. Şu an Nikaia (Zafer) denen eski ismi Kokkinia olan bölge komple bu tür evlerle dolmaya başlıyor. Pire’den az yukarıda bulunan bu bölgenin bir kısmına hala “Paleo Kokkinia” yani “Eski Kokkinia” deniyor. Anadolu’dan gelen Ermeni nüfusu burada büyük yoğunluk kazanıyor. Sanki İstanbul-Okmeydanına benziyor yerleşim. Ermeni okulu ve Ermeni dükkanları çoğunlukda. Lokantalar, Kayseri pastırması ve sucuğu satan salaş bakkalar. Tam bir Anadolu kasabası görünümünde . İnsanlar tabii ki kendi kültürlerini de bu ülkeye getiriyorlar. Çünkü Anadolu Rumları ve İstanbul Rumları bu kültürden biraz farklı. Kendilerine has yiyecekleri, müzikleri ve yaşam tarzları var. Yeni yılın bu ilk gününde siyasetçilerin nasıl hayatlarımızı şekillendirdiklerini okumak belki iyi değil ama gerçekler böyle. Mesela Kral Alexander bir tarafından Rus kraliyet ailesi ile akraba. Diğer tarafından Alman Kralı ile akraba. Ayrıca İngiliz kralıyet ailesi de aslında Alman . Tüm bu aileler akraba. Birbirleriyle savaşıp arkalarındaki destekçi bankerlerin borç verip para satmasına sebep veriyorlar. Bu alınan borçlarla silah satın alınıyor ve ülkeler yok edilip sonra geri kuruluyor. Bu olaylar yapılırken kahramanlar yaratılıyor ve basın yoluyla insanların bu kahramanlara tapması sağlanıyor. Yani sürekli bir beyin yıkama ve algı operasyonu. Bir hafta önce bulunduğum Bulgaristan’da mesela o kralda aslen Alman. Rus yardımıyla önce prens oluyorlar sonra Kral. İsimleri Alman ismi ama eski bulgar krallarının isimlerini ( Boris, Alexander vs) alarak taç giyiyorlar. Yani bir nevi aynı canlardırma üslubu mimariler gibi milletler de yaratılıyor ve birbirleriyle sınırlarla ayrılıyorlar.

Son söz : Bize dayatılan tarih yerine kendiniz tarihi okursanız daha çok gerçekleri görebiliriz.

Zafer Mahallesi: Yunanistan’daki Okmeydanı

Yazı dolaşımı


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir