Çünkü bağnazlık bizim aklımızı kullanmamızı engeller. Aklımızı kullanamadığımız zaman nefes alamamaya başlar benliğimiz. O zaman çürümeye başlarız. Milliyetçilik dini de bizi çürütür. Teolojik dinler de . Bağnazlık seviyesinde her şey bizi çürütür. Yaşayan ölülere döneriz. Bunun için okuyup araştırmak ve gezmek lazım. Birilerinin inançlarını çökertmek o insana acı verir. Seni sevmez. Belki o yüzden bağnaz inançları çökertmek hoşuma gidiyor. Çünkü benim için araştırmak ve bu bilgilere erişip bunları anlatmak çok hoşuma gidiyor. Çünkü yeni şeyler öğrenirken ben de yenileniyorum. İnsanların bilmediklerini öğrenip bilmek de hoşuma gidiyor.
Sene 1923 yılının 1 Nisanı. Düşman 9 Eylül denize dökülmüş. Bir türlü cumhuriyet ilan edilemiyor. Meclis’te Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey’in başında olduğu muhalefet grubu Cumhuriyet kurulmasını veto ediyor. Bu durum sürerken birden ana muhalefet lideri ortadan kayboluyor. Topal Osman, 27 Mart 1923 tarihinde Ankara’da aniden ortadan kaybolan milletvekili Ali Şükrü Bey’in öldürülmesinden sorumlu tutuldu. Yardımcısı Mustafa Kaptan, Ali Şükrü Bey’in yemek bahanesiyle Topal Osman’ın Samanpazarı’ndaki evine götürüldüğünü, burada Topal Osman ve sekiz adamı tarafından kementle boğulduğunu itiraf etti. Ceset, 1 Nisan’da Çankaya sırtlarında Mühye köyü civarında bulunduktan sonra hakkında yakalama emri çıkarıldı. Adamları ile Çankaya Köşkü’ne sığınmak isteyen Topal Osman, bir saldırı geleceği öngörüsüyle köşkten ayrılıp Başbakan Rauf Bey’in dairesine geçmiş olan Mustafa Kemal’i köşkte bulamadı Topal Osman’ın öfke ile kapıyı kırıp içeri girmesi ve önüne geleni parçalaması olayı tarihe Çankaya Köşkü Baskını olarak geçti. Olayın şahitlerinden biri olan, Latife Hanım’ın kız kardeşi Vecihe İlmen, o gün yaşanılanları şu şekilde anlatmıştı:
“Milli Mücadele’nin lideri tehdit altındaydı. Kısa bir tartışma yaşandı. Önemli olan Mustafa Kemal Paşa’nın yaşamıydı. Ona bir şey olursa zaten hiçbiri hayatta kalamazdı. Dışarıdakilerle pazarlık başladı. Adet olduğu üzere, ’Kadınlar ve çocuklar önden çıksın’ dediler. Plan şuydu: Mustafa Kemal Paşa kılık değiştirerek kadınlar ve çocuklarla birlikte dışarı çıkacaktı. Fakat evin içinde de birilerinin kalması gerekiyordu. Latife muhafızlarla birlikte evde kalmaktan yanaydı. ’Ben onları oyalarım’ diyordu. Mustafa Kemal Paşa önce şiddetle itiraz etti. Ancak Latife’nin inadını bilirdi. Vecihe bir çarşaf buldu getirdi. Mustafa Kemal çarşafı giydi, baldızı Vecihe ve hizmetkár kadınlarla birlikte dışarı çıktı. Latife de bu arada onun kalpağını kafasına takmıştı. Erlerden birine, ’Mutfaktaki portakal sandıklarını getir’ dedi. Sandıkları pencerelerin önüne dizdiler. Evde ışıklar yanıyor ve bahçeden bakıldığında içerdekiler fark ediliyordu. Boyunun kısalığı dışarıdan fark edilmemeliydi. Latife, portakal sandıkları üzerinde bir ileri bir geri yürüyor, dışarıdan gelen habercilerle iletilen mesajları evde Mustafa Kemal varmış gibi alıp cevap veriyordu. Ölüm tehdidi altında çeteyi oyalamayı sürdürüyordu. O sırada Mustafa Kemal, Topal Osman’a karşı yürütülecek harekátı planlıyordu. Sonunda Topal Osman’ın adamları eve kurşun yağdırmaya başladılar. Ardından eve girdiler. Mustafa Kemal’in gittiğini anlayınca çılgına dönüp ne buldularsa parçaladılar. Onların aradığı Mustafa Kemal’di. Ama ellerinden kaçırmışlardı. O sırada Topal Osman çetesi muhafız taburu tarafından sarıldı. Latife’ye zarar vermeye zamanları kalmamıştı.” Yeni kurulan muhafız birliği tarafından 1 Nisan 1923 gecesi Papazın Bağı’ndaki evinde kıstırılan Topal Osman Ağa ve adamları, bütün gece çatıştı. Topal Osman, yaralı olarak ele geçirildi
Öldürülmesi
Papazın Bağı’ndaki baskından yaralı olarak ele geçirilmiş ancak İsmail Hakkı Tekçe tarafından başı gövdesinden ayrılmak suretiyle kesilerek öldürülmüştür ve bilahare Çankaya yakınlarına gömülmüştür.
Meclis’te Ali Şükrü Bey’in katilinin yakalanarak Ulus Meydanı’nda idam edilmesi kararı oy birliği ile alınınca başından asılması mümkün olamayınca ceset mezardan çıkarılmış, Meclis’in kapısında, ayağından asılmıştır. Cenazesi, daha sonra kardeşlerinin Atatürk’ten ricası üzerine Giresun’a nakledildi ve Kurban Dede mezarının yanında Giresun Kalesi’ne defnedildi. Naaşı, Atatürk’ün Giresun’u ziyaretinde verdiği emir üzerine 1925 yılında kalenin en yüksek tepesinde yaptırılan anıt mezara nakledilmiştir.
Gerçek tarihi okuyup araştırmalıyız ki bizi kandırmasınlar.