Beni en çok ağlatan fotoğraf bina enkazına tırmanıp üstüne tavan çökmüş kızının elini tutmuş babanın fotoğrafıdır. O fotoğrafı görünce kendimi tutamayıp ağlıyorum. Deprem sırasında evde bulunamadığı için kendini suçlayan baba tüm ailesini kaybetmiş. Kızının cenazesinin elini tutarak evladının yanında duruyordu. Bu kadar çaresizlik insanı o kadar fena yapıyor ki ağlamaktan başka rahatlatacak bir şey gelmiyor insanın aklına. Peki yer küre kırıklarının bulunduğu yerlerde yer küre hareket ettikçe zeminde bulunan şehirlerde zemin de oynayacak. Bu şehirler yumuşak alüvyonlu topraklara nehir ve delta kenarlarına yapılırsa ne olacak? Rant için bu binalar uzadıkça ve yeterince bu araziye uygun kalitede yapılmayınca ne olacak? Bu beton binalar yıkılıp bizi öldürecek.
Ülkemizde hala fay kırığında olan ve dere yatağına kurulu kaç şehir var? Yumuşak tarım arazisi üzerinde dev gibi büyümüş kaç şehir var? Oralarda olacak depremler yine öleceğiz. Bunu bilerek orada yaşamaya ve bunu devam ettiren insanları seçmeye devam ediyoruz. Öldükçe de akıllanmıyoruz. İstanbul’da olacak depremde kaç yüz bin kişi ölecek? Hiç düşündünüz mü? Anadolu’daki fay kırıklarını bulmuş olan profesörü kimse tanımıyor. Prof. Dr. İhsan Ketin. Adam Erzincan 1939 Depreminden sonra şehrin taşınmasını söylüyor. Şehir tekrar oraya kuruluyor. 1992 yılında deprem oluyor yine Erzincan’da insanlar ölüyor. Aklımızı kullanalım ve kullanılmadığı yerlerde de durmayalım. Zararı bize çünkü
ozankemalcullu.com
Bilgiye giden yol