Gymnopédie Fransızca okunuşu Cimnopedi tabii ki Yunanca bir kelime.Asıl bu fransızca sözcüğün kökeni olan Gymnopaedia kelimesi eski Yunanca Γυμνοπαιδίαι kelimesinden türemiştir ve γυμνός (gymno, “çıplak” veya “silahsız”) ve παῖς (pais, “çocuk” veya “gençlik”) kelimesinden παιδιά “paedia” kelimelerinden oluşur. Gymnopaedia, yalnızca antik Sparta’da kutlanan ve Sparta kimliğinin tanımlanmasına yardımcı olan yıllık bir festivaldi. Spartalı askerlerin veya asker adayı genç erkeklerin katıldığı bir törendi. Çeşitli yaş gruplarında erkeklerin savaş dansları ve koro ile birlikte şarkılar söyleyerek bir nevi beyninin yıkandığı festival. MÖ 668’de Spartalıların Thyrea’daki zaferini onurlandırmak için başladığına inanılıyor. Festival muhtemelen zamanla, Şampiyonlar Savaşı’nda Argives’e karşı kazanılan diğer Sparta zaferlerini kutlamak için gelişti. Gymnopaedia öncelikle Apollon’un onuruna düzenlendi, ama aynı zamanda genç katılımcıların yakında geride bırakacağı çocukluğun temsili olan Artemis ve Leto’yu da kutlardı. Festival ritüel niteliğinde olsa da mutlaka dini olarak yorumlanmamalıdır. Pausanias, Gymnopaedia’yı “Lacedaemonluların diğerlerinden daha ciddiye aldığı bir festival” olarak tanımlıyor.
Peki Eric Satie isimli besteci neden dünyaca ünlü bir eserine bu ismi vermiş? Kaynaklara göre Eric Satie eserini sunarken Patrice Contamine de Latour isimli şairin aynı adlı “Gymnopedie” isimli şirinden bir dörtlük alıntılamış. Eseri dinlerseniz eğer piano ile yazılmış bir klasik müzik şaheseri. Evet çok depresif. Besteci zaten ölümüne alkol alan bir sanatçı. Karaciğeri iflas edip Siroz olana kadar içiyor. Bu hayatta 59 sene kalıp veda ediyor. Eseri sürekli dinleyemiyorum. Fakat ilk başındaki notalar bir doz melankoli alıp güne başlamanın güzelliğini veriyor insana. Evet, her şeyde denge çok güzel. Biraz melakonli, biraz neşe, biraz umut. Bunların dengesini tutturmak. Tutturabilmek. Çok erken aramızdan ayrılan Sabahattin Ali’nin ve şarkı yapılmış olan “Melankoli” isimli şiiriyle yazımı bitirmek istiyorum. O kadar aykırı bir kişilikti ünlü yazar sanki yazdıkları ve yaptıkları ile bu dünyadan erken ayrılmak istemiş gibiydi. Bu benim kişisel düşüncem tabii ki.
Beni en güzel günümde
Sebepsiz bir keder alır
Bütün ömrümün beynimde
Acı bir tortusu kalır
Anlayamam kederimi
Bir ateş yakar derimi
İçim dar bulur yerimi
Gönlüm dağlarda bunalır
Ne bir dost, ne bir sevgili
Dünyadan uzak bir deli
Beni sarar melankoli
Beni sarar melankoli
Ne kış ne yazı isterim
Ne bir dost yüzü isterim
Hafif bir sızı isterim
Ağrılar, sancılar gelir
Yanıma düşer kollarım
Görünmez olur yollarım
En sevgili emellerim
Önüme ölü serilir