Başlıkta yazdığım şeye gerçekten inanıyorum. Kendimize söylediğimiz sözlere dikkat edelim. Hatta onları not alalım. Kaderiniz o yazdıklarınızda. Çünkü kendi kendimize söylediklerimiz eyleme dönüşüyor. Genelde hayatta kalmak için riske girmeme ve dikkat edip fazla tehlikeye girmeden yaşamda kalma üzerine olan sözlerdir. Ya da kendimiz ile ilgili olumsuz sözler. Bunları dönüştürünce kaderimiz de değişiyor. Bizim adetlerimizde çocuklara verilen isme o yüzden çok dikkat ederler. Çünkü ona ne dersen çocuk duyarak o şeye dönüşüyor. Benim ismim Ozan ve yazar oldum. Yazmayı çok seviyorum. Şu anda yaptığım iş hep yazmak ve okumak üzerine. Yazı okuyorum, yazı yazıyorum. İş yerinden bir arkadaşımla Türkçenin ne kadar lastikli bir dil olduğunu konuşurken aklıma başıma gelen ve arkadaşımın bu konuyla ilgili anlattıkları geldi.

Bir Islak Hacim Ekipmanı firmasında çalışırken inşaat şirketlerine elektronik sabunluk veya elektronik musluk sattığımızda onların tamiri ile uğraşan Çetin isimli dünyalar iyisi bir dostum vardı. Çetin işten eve dönünce de Meslek Lisesi Elektronik bölümünden mezun olduğu için çeşitli tamir işlerini yaparak ekstra kazanıyordu. Bir gün apartman yöneticisi Uydu anteninin iyi çekmediğini ve sürekli yayınının kesildiğini ve görüntünün kötü olduğunu söylemiş. Çetin de gidip kontrol etmiş. Yöneticiye “Çanağınız küçük” demiş. Adam Çetini dinlemiş sonra bir daha arayıp sormamış. Küsmüş. Çetin de aylar sonra apartmanda karşılaşınca sormuş “ne oldu? Karar verdiniz mi? ” Adam ” Sen bana çanağın küçük dedin o yüzden dargınım” demiş. Türkçede bir çok kelimenin bir sürü manaya gelmesi herhalde iletişim kurmakta sıkıntı yaşadığımızdan.

Bir kuyumculuk firmasında çalışıyorum. Patronlarımız bir sürü. İki aileye ait kocaman fabrika. Türkiye’nin sayılı zenginlerinden bir aile. Patronumuz çok karizmatik. Çok lüks giyinen ve çok güzel konuşan birisiydi. “Canım gel bir ” dese böyle önünü ilikleyip hemen “Emret Komutanım” diyeceğiniz bir hava yaratıyor. İtalya’da çok önemli bir kuyumculuk fuarına firmaca katıldık. Sabahtan 8 gibi standı açtık. Altınları dizdik, bir sürü müşteri sipariş, yorulduk. Saat oldu 4 patron beni çağırdı. Bir deste İtalyan Lireti verdi ” Ozan git bize yiyecek bir şey al bayılacağız. Fuardan alma çok kazık. Git dışardan bul bir şeyler” dedi. Ben de fuardan çıktım. Fuar Vicenza şehrinin dışında. Araç yok. Ne yapacağım derken bir baktım bir karavan ve önünde kuyruk. Sosisli, hamburger falan satıyorlar. İtalyan sosisi büyük ve kalın. Izgarada pişiriyorlar. Hepimiz domuz eti yiyoruz zaten. Dedim Adam başı 3 er tane alayım. Altı kişiyiz. Usta sosisleri kızarttı, kızarmış soğan, ketçap hardal. Kocaman oldu sandviç. Paketledi, ödedim. Hemen geri döndüm bizim standa. Müşteriler de gitmiş sakin. Hemen yiyelim dedi patron. Açtık sosisleri yiyoruz. Patron kilosuna dikkat ediyor tığ gibi. Bir tane yiyeceğini söyleyip aldı. Hepimiz kurt gibi yiyoruz. Bir ara baktım, patron kibarca paketi açtı tam ağzına götürecek içinden normal sosisin 5/1 büyüklüğün minicik bir sosis parçası masaya düştü yuvarlandı. Sandviçin içine baktı içi boş. Herkes gülmemek için kendini tutuyor. Lokmam boğazımda kaldı. Bana dönüp “Benimki neden küçük?” dedi. “Dedim bilmiyorum sizinki neden küçük? ama isterseniz herkese 3 adet aldım. Diğerini torbadan çıkarıp size takdim edeyim efendim.” Nasıl bozulmuştu.

Yine kuyumculuk sektöründe bir Patronumun ismi “Melek “ti. Karısının ismi de “Ayhan” Uçak biletlerini telefonla sipariş verdim. O zaman internet yoktu. Biletler geldi. Havaalanına gittiler uçuş günü. Sorun yaşamışlar. Mr.Ayhan (Bay Ayhan) Mrs.Melek ( Bayan Melek) yazdığı için farklı kişiler oldukları düşünülmüş. Çünkü Melek bizde Kadın ismidir. Fakat Melek aslında cinsiyetsizdir. Hristiyanlarda erkeklere de “Melek” ismi verilir. “Angelo” melek demektir. İtalyanca ve Yunanca gibi dillerde. Dilimiz ile ilgili anlatacak çok konu var. Darısı başka zamanlara. Hoşçakalın, sevgili okurlarım.

Söyledikleriniz Kaderiniz Olur

Yazı dolaşımı


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir