Başlıktaki gibi konuşmaya başlayan insanları dinlemek ve izlemek beni çok geliştiriyor. “Ben Irkçı Değilim, Ama” diye başlayıp gelişme ve sonuç kısmının bana neler anlatacağını aslında biliyorum. Parmak izi bile farklı olan her insanın bir farkı olduğu için çeşitlerini görmek istiyorum. Çünkü bizi ırkçı bir hayvan yapan duygu eğer biz onu eğitmez isek çok kötü şeyler yapmamıza yol açıyor. Aynı hayvansal bir yanımız olan Ürüme iç güdümüz gibi. Irkçılık da bizim “Bir gruba ait olma” duygumuzu sömürerek onu kullanarak bizi kontrol etme şekli. Nasıl porno ile bu üreme güdümüz bir şekilde kışkırtılıp sömürülüyor ve maddi çıkarlar sağlanıyorsa bu bir gruba ait olma duygusu da “Ötekiler” yaratılarak bizi başka bir gurubun altına alıp kendimizi güvende hissetmemizi suiistimal ediyor.

O yüzden bilmediğimiz ve tanımadığımız ırklardan farkında olmadan nefret edip tiksinebiliyoruz. Bu bir şekilde milli eğitim, medya ve çevre etkisi ile bize nüfus ettiriliyor. Araplar pis, Hindular yıkanmaz, İrlandalılar Cimri, Şunlar Kalleş v.b gibi. Ayrıca ait olduğumuz grupta bir şekilde taltif ediliyor. “Türk Milleti Zekidir” “Alman Irkı Üstündür” “Japonlar çalışkandır” v.b şekilde zihnimiz bir şekilde yıkanıyor. Bir ırkın komple zeki, çalışkan, üstün olması bilimsel olarak da pratik anlamda da mümkün değil. Burada amaç kamplaşma ve gruplaşma yaparak bir grubun komple maniple edilip yönetilmesi. Bu tek tanrılı dinlerde de kullanılmış ve ötekileştirme bu manipülasyonu yapanlar çok ciddi maddi kazançlar getirmiştir.

Yediklerimize nasıl dikkat ediyorsak aynı şekilde okuduklarımıza ve gördüklerimize ve duyduklarımıza da dikkat etmeliyiz. Genelde ulus milletlere bölünen insanlara bir veya bir kaç milli düşman yaratılır. Bu düşmanların bizi tehdit ettiği yalanı her gün medyada döner. Bu şekilde insanlar korkup kendini güvensiz hissederken de Milli Güvenlik için bir sürü silah, uçak v.b şeyler alınır.

Çok yakından yaşadığım ve bildiğim bir örnekten bahsedeceğim. 2010 yılına kadar “Suriyeli” demek bir ülkenin vatandaşı anlamına geliyordu. Hatta o yıl Suriye’ye gittim. İki ülke arasında çok büyük bir sevgi ve alış veriş vardı. Suriye İç savaşının ilk yılında İstanbul’a gelip sokakta el aça insanlar “Suriyelim, lütfen bana yardım edin” yazan kağıtlar taşıyıp para topluyordu. Öyle bir anti-Suriyeli kampanyası başlatıldı ki sosyal medya ve medya da. Tüm kötülüklerin anası “Suriyeliler” olarak gösterildi. Bunun sebebi bu kutuplaşma ile nefret yayıp hem Suriyelileri ucuz işçi olarak kullanmak hem de Türk tarafını korkutarak onları bir şekilde hizaya getirip milli savunma harcaması yapmak.

Son Söz- Kalbinizi yumuşatın! Sevin kendinizi

Ben Irkçı Değilim, Ama..

Yazı dolaşımı


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir