En çok o yiyecek sizin yok bizim tartışmalarında araya girip konuşasım geliyor. Ortak kültür diye bir şey var ve bu ulus devletlerin üretilmesiyle kavgaya dönüştürüldü. Yiyecekler de diller de tüm insanlığın. Hepimizin! Kimseye ait değil, bize ait. Ortak olarak yan yana yaşamış insanlar o yiyecekleri birlikte yapmış ve tüketmiş. Bölgelere göre isimleri değişmiş veya nüans farklılıkları olmuş olabilir. Biz de işkembe çorbası Yunanistan’da Patsa (Paça) diyorlar kim bilir Meksika’da ne diyorlar. Her yerde var bu yiyecekler. Baklava ne Yunan ne Türk ne Arap ne de İranlı. Paklava, Baklava, Baklavas ve her yerde değişik nüans farkıyla üretiliyor. Pizza mesela İtalyan mı? Hayır tüm dünyada üretiliyor ve Pizza ünlenmeden evvel her yerde insanlar kendi tarz pizzasını üretmişti zaten. Lahmacun gibi. Etli ekmek demek Arapça ve bizim bölgemizde sınırlarla bölünmüş olan tüm ulus devletlerde üretiliyor. Dil de aynı şekilde. Her dilde binlerce kökeni başka coğrafya olan kelimeler var. Türkçe ‘de de aynı. Şimdi yazdığım her yabancı kelimeyi kesme ” işareti içinde belirteceğim. Dün eve gelen “Fatura” “Kafamın” karışmasına yol açtı. “ırgat” gibi çalışıyorsan “eğer” her harcama “insana” bu “zamanlarda” biraz “asabiyete” yol açabiliyor. “Asabi” olmak da insanda “Diabetten” tut “kardiolojik” “rahatsızlık”lara kadar “probleme” “sebebiyet” verebiliyor.
Türk Dil Kurumu sitesine girdiğinizde sadece “Batı kökenli kelimeler sözlüğü” var. O da sadece bir açıklama. Farsça, Arapça sözcükler sözlüğü yok. Bunu yazmamanın bence en büyük sebebi de bu dillerden gelen sözcüklerden utanılıyor veya böyle bir kafa yaratıldığı için. Cumhuriyetin ilk yıllarında da bu yüzden sadeleştirme veya yeni kelime yaratılmaya çalışıldı. Buna hiç gerek yoktu. Çünkü bu kelimeler dilimize ihtiyaçtan girdi. Çünkü insan medeniyetleri tektir. Bir birinden esin alarak ilişki kurarak gelişir. Evlenip aile kurmak gibi doğaldır. Gereklidir. Şimdi bir cümle size Yunanca kelime yazacağım mesela. Hepsini Türkçe’de kullanıyoruz. “Trakya, İglo, Hipermetrop, Dinamik, Astroloji, idealist, Erketeci, lahana, Moloz, Tonoz, Gübre, Anadolu, Mendil ” gibi.
Dillere aynı insan gibi değer verip dil ve insan ayırmaz isek bu dünyada huzur için bir adım atmış oluruz.
Dünya huzuru için önce kendi huzurumuzu bulalım. Bu da kendimizi tanımakla başlar.
Sevgiler