Her önüne geleni okumaya başladığım yaşlardan sonra 20’li yaşlarda anı kitaplarını almaya başladım. Tarihte ün yapmış, toplumları şekillendirmiş insanların anı kitaplarını otomatik olarak alıp okumaya başladım. Zihnimdeki tarih kalıplarını yıkan da bu kitaplar oldu. Bu kitaplarda yazar tüm gerçekleri tabii ki söylemiyor ama anlattıkları anılar öyle bilgiler veriyor ki gerçeklerin hakikaten nasıl olduğunu anlıyorsunuz. Bize anlatılan yakın tarihin bir palavra olduğunu çok rahat hissedebiliyorsunuz. “Bir Yedek Subayın Anıları” Kitabında Faik Tonguç şöyle diyor “İbretle okunacak dört yıllık bir siper ve esaret hayatım var. Bu hayat bence kusurlu yazılmışsa da görülmeye ve okunmaya değer. Kitabımı okuyanların yazıcılık kusurlarımı bağışlayacaklarını ümit ediyorum.” Yazar, 1. Dünya Savaşı yıllarında yaşadıklarını çok duru bir dille anlatıyor. O zamanki milliyetçi havayı, nasıl bir Türklük-Turancılık aşkıyla dolu olduklarını, Avrupa’da üniversite öğrencisiyken bir den okulu bırakıp savaşmaya Anadolu’ya geldiğini anlatıyor. 1914 yılında kitaba göre 1 milyona yakın asker kaçağı var Anadolu’da. Kimse savaşmak istemiyor. Herkes savaştan kaçıyor. Her taraf asker kaçağı dolu. Doğu Anadolu’da Ruslara karşı görev yapıyor. Aslında kitap, savaşla dünyanın dört bucağına savrulan, ama hep ayakta kalmayı başaran bir gencin, yanından ayırmadığı günlüğü: Londra’da aldığı dil eğitimi sırasında seferberlik ilanıyla pasaportsuz yollara düşerek İstanbul’a geliyor. Sarıkamış muharebelerinin ardından Ruslara karşı açılan ve sonuçsuz çarpışmaların sürdüğü Doğu Cephesi’ne gönderiliyor. Ruslara esir düştükten sonra Kafkasya üzerinden Vetluga yakınlarındaki Domçirkina esir kampına uzanan zorlu bir yolculuk yapıyor. Bolşevik Devrimi üzerine gevşeyen kontroller ve kamptan kaçıp Varşova ve Viyana üzerinden İstanbul’a dönüyor.
Kitap’ta Doğu Anadolu’daki fakirliği de anlatıyor. Nasıl acımasızca çok zor kış şartlarında cepheye sürüldüklerini buna rağmen nasıl ayakta kalabildiğini anlatıyor bizlere.
Mesela Köprülülü Şerif İlden de “Sarıkamış” isimli kitabının bir yerinde “Buradan o dağlara baktığımızda, üzerine kar düşmüş çalılıklar görürdük. O çalılıkların, kurda kuşa yem olmuş askerlerimizin kemikleri olduğunu oraya gidince anladık.” Vaktiyle Sarıkamışlı bir ihtiyarın söylediği bu sözler, tarihimizde Sarıkamış Harekâtı olarak bilinen facianın boyutlarını özlü bir biçimde yansıtıyor. Sarıkamış olayı Birinci Dünya Savaşı’nda yaşanmış, on binlerce insanımızın ölümüyle sonuçlanmış trajik bir serüvendi. bu serüveni bilgisiz ve hırslı insanlar yarattı. Şerif İlden kitabında Almanlar istedi diye Enver Paşa’nın nasıl kasım ayında bir harekat düzenlediğini ve herkesin karşı çıkmasına rağmen, Enver Paşa’nın kimseyi dinlemediğini anlatıyor. Çok iyi şartlarda yaşan subayların, yiyecek tayını bile olmayan askeri nasıl yetersiz kıyafetle çok soğuk havada hücuma kaldırdığını anlatıyor.
Beni en çok etkileyen ise Cemal Paşa’nın anılarıydı. Cemal Paşa Fransızca biliyor. Babıali Baskını denilen darbe ile iktidarı ele geçiriyorlar. Balkan Savaşında Bulgar ordusu Çatalca’ya gelmiş. Orada duruyor. İstanbul Muhafızı yapıyorlar onu. İstanbul’daki kışladan askeri çıkarıp götürmek için yiyecek alacak paraları yok. Çareyi Fransızların elinde olan Tütün Rejisi Müdürüne gidip gelecek 4 yılın hakkını satıyorlar. Cemal Paşa Fransızca bildiği için gidip o konuşuyor. Parayı alıp iaşe alıyorlar. Bulgarları Çatalca’dan çıkarıp daha geriye sürüyorlar. Midye Enez çizgisi denilen hatta doğru itiyor. Sıkı durun bir balo’ da Bulgar Elçisi Cemal Paşaya diyor ki. “Boşuna bizi yendiniz. Ruslar, İngilizlerle anlaştı , İstanbul onların oldu.” diyor. Yaklaşan savaşa girmek için her devletin kapısını çaldıklarını Ne İngilizlerin, Ne Rusların, Ne de Almanların Osmanlıyı yanında istemediğini anlatıyor. Bir gün Almanlar fikir değiştirip Müttefik olmak istediklerinde çok sevinip Sadrazam Said Halim Paşa’nın evinde kutluyorlar. Kitaptakileri okuduktan sonra bu devletin kesinlikle tek başına bağımsız olamayacak kadar yozlaşmış ve güçsüz olduğunu , Kurtuluş savaşı denilen şeyin aslında bir paylaşım savaşı olduğunu çok rahat anlayabiliyorsunuz.
Anı kitaplarını okumaya devam ediyorum, Size de tavsiye ederim. Sevgiler