Yapay sınırların böldüğü dünyada gerçekler aradan pörtleyince insan bir tuhaf oluyor. Zaten gerçekler hep etrafta doluyor da görebilmek için ayık olmak lazım. Atina’da 1960’ların Yunan müziklerini çalan bir kanal açınca yine eski zamanlara gidip kendime güzel bir zamanda seyahat ısmarlamış oldum. -Çalan şarkılar arasında “Derule” türküsünün Yunancası çıktı. Bir çok türkünün Yunanca versiyonunu duyunca insan bir tuhaf oluyor. Hem de bu Türküler 1950’li yıllarda kayıt edilmiş. “Yok canım bunu da mı Rumlar almış?” denilen yüzlerce şarkı, hikaye ve kültürel ortak değerler var. En önemli şey de dil konusunda. Dil etimolojisini ve psikolojisini çok severim. Yunanca bir Hint-Avrupa dilidir bizim “Ural-Altay” dilinden tamamen farklıdır. Fakat kullanılan kelimelerin psikolojisi ve anlam kökü Türkçe ile çok yakındır. Birine biz inanmadığımızda veya saygı duymadığımızda “Hadi oradan” deriz. Bunun İngilizce veya diğer Avrupa dillerinde aynı duygusal karşılığı yok. Yunanca’da bire bir aynıdır. “Ade Apoki” Mesela Türkçede bizim karnımız acıkır. İngilizce “Ben açım” derler. Aşık oluruz biz. Yani başka bir kişiliğe gireriz ama İngilizler “Falling love” yani aşka düşerler. İçine girilen bir durumdur.

Mesela deli-terelelli ben anlamsız bir şey sanırdım. Kafiye olsun diye eklenmiş diye düşünürdüm. Yunanca “τρελός” yani “Trelos” “Deli” demek. En güldüklerimden birisi de cinsel birleşme pozisyonlarından birisi. Belki cinsellik diye çok komik geldi. İngilizce “Doggy” denilen yani köpeklerin tercih ettiği pozisyon Yunanlar ne diyor? “τεσσερα ποδια” “Tessera Podia” “Dört Ayak” Mantık ve felsefe aynı. Düşünce tarzı aynı. Çünkü binlerce yıldır birlikte yaşamışlar. Bu insanların yapay sınırlarla ayrılıp farklı insanlar gibi gösterilmesi gerçekten çok büyük bir acı. Bunun yanlış bilgilendirme ve korku dolu eğitim niye peki? Neden biz insanlar korku ile yönetiliriz? Çünkü insanları maniple etmenin en kolay yolu onları korkutmaktır. Korkarak sevmediğimiz işe gideriz yıllar boyu. Sevmediğimiz kişi ile yaşarız yıllarca. Çünkü ayrıldıktan sonra tek kalmaktan korkarız. Yalnız yaşarken iç sesimizin diyecekleriyle yüzleşmekten korkarız. Kendi kendimizi korkutarak yönetiriz. Peki bu korkuların üreticisi kimdir? Tabii ki biz. Peki korku üretmek yerine sevgi üretmek? Yeni bir şeyler üretmek? Ölene kadar bir şeyler yaratmanın hayalini kurmak? “Hadi Oradan” demeyin hayallerinize ve kurun onları. Aynı bir kavanoz turşu gibi.

Hadi Oradan!

Yazı dolaşımı


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir