Atina demek “Duvar Yazısı” demek. Duvar Resimi demek. Nasıl demokrasi , Akropolis gibi gerçekleri varsa Atina’nın duvar yazısı ve Anarşi’de bu şehrin gerçeklerinden biri. Televizyon’da her sabah kundaklanan bir iş yeri, Elçilik binası, Devlet dairesi görebilirsiniz. Bu anarşist grubun ismi Ρουβίκωνας (Rouvikonas okunuyor) Devlet dairelerini basıp evrakları yere atıp slogan atıp kaçan bir grup. COVID 19 Salgınında ihtiyaç sahiplerine tuvalet kağıdı, Temizlik maddesi bağışlayacak kadar sosyal bir grup. 2013 yılında kurulan bu anarşist grup Yunan Ekonomik Krizinden beş sene sonra ortaya çıkıyor. 2018 itibariyle 150-200 üyesi olduğu söyleniyor. Parlamento binasına boyalı saldırı gibi eylemleri de var. Bu başkaldırı Atina’da hep var. Fazla dokunmayıp susturmaya çalışmıyorlar. Anarşinin biraz tarihine inecek olursak 1974 yılında Cunta’nın devrilmesinde önemli rol oynayan Atina Teknik Üniversitesi bu anarşinin merkezi. Kesinlikle kurtarılmış bir bölge. Binanın her yeri duvar yazıları ile dolu. Duvar yazıları çeşitli tarzlarda yapılıyor. Slogan şeklinde, duvar resmi şeklinde veya mesajlar şeklinde. Mesela sevgilisine “Seninle her yere giderim” yazıp altına “Deli çocuk” imzası atanlar veya Polise küfreden sloganlar dolu olur.

Size anlatacağım hüzünlü öykü ile umarım çocuklarınızın kıymetini ve değerini daha iyi anlarsınız. Bu polise küfreden yazının biraz gerisinde bir ev duvarına bugün iki tane plaket asılıdır. Biri Yunan diğeri Türk 15 yaşlarında iki çocuğun anne baba sevgisi ile korunmakta olmaları gerekirken sosyal karışıklığın ve idareye isyan oyunun içinde olmaları gerçekten üzücüdür. Hayatını kaybeden Alex varlıklı bir aileden gelmekteydi ama ailelerinin onunla ilgilenecek zamanı yoktu. Sokaklarda heyecan içinde devrimcilik oynamak için gecenin karanlığında Atina’nın tekin olmayan bir semtinde polis kurşunuyla can verdi. Suyun öteki yakasındaki Türk çocuk’da ekmek almaya giderken canından oldu. Onların anne ve baba şefkati görüp yetişme vakitleriydi.

Atina’da metro trenleri bile duvar yazısı ile doludur. Kimse silmez, kimse buna ceza vermez. Serbest sindir dükkanların vitrini boyamak için. Hele bina boş ise tam bir cennettir. İnanın Alman işgali sırasında bile duvar yazıları çok popülerdi. Özellikle komünist grup bu şekilde haberleşir ve kendi fikirlerini halk ile buluştururdu.

Dünya’da devlet otoritesine karşı çıkan en önemli düşünürlerden birinden size bahsedeceğim.
Henry David Thoreau (1817 – 1862) Amerika’nın yetiştirdiği en büyük düşünür ve yazarlardan birisi. Düzene, devlete ve sisteme karşı sivil direnişin sembollerinden. Devletten, bürokrasiden ve yasalardan nefret eden, “En iyi hükumet, en az hükmeden hükumettir,” diyen, kentlerdeki ve kasabalardaki hayal kırıklıklarından sonra ormana kaçan, burada doğayla bütünleşen bir yazar. Kiliseye gitmeyen, hiçbir zaman evlenmeyen, oy kullanmayan ve toplanan vergilerin harcanma biçimine karşı çıktığı için vergi ödemeyi reddeden, bu nedenle hapse bile düşen garip bir adam. Ormanın içinde bir göl kıyısında, kendi inşa ettiği bir kulübede yapayalnız iki yıl yaşayan, dış dünyayla bağlarını tamamıyla koparan, doğa aşığı bir yazar. Yapaylıktan, kendini beğenmişlikten, hırstan, zenginleşme rüyasından, mevki sahibi olmaktan nefret eden, her şeyin sadesini seven bir adam. İnsanların gözünde, Harvard Üniversitesi’nden mezun olmasına rağmen elindeki fırsatları kullanmayan, hedefleri olmayan bir deli, bir enayi. Ondan bu kadar bahsedince onun sözlerini de aşağıda yayınlamak istiyorum.

“En iyi hükumet en az hükmeden hükumettir”

“Aslında hükumetler bir köstektir ve hiç bir işe yaramazlar”

“Niçin böyle aceleyle ve yaşamı tüketerek yaşamak zorundayız? Adeta acıkmadan açlıktan ölmeye kararlıyız. Biz insanlar, zamanında çakılan bir mıh on mıhlı bir nalı, bir nal da bir atı kurtarır deyip, yarınki dokuz mıhı kurtarmak için atın ayağına bugünden bin mıh çakarız. “

“Kendimi şöyle bir devlet düşleyerek avutuyorum: Sonunda bütün insanlara karşı doğru olmayı gözeten, bireye sanki komşusuymuş gibi davranan bir devlet! Komşularıyla yurttaşlarının tüm ödevlerini yerine getiren bir avuç kişi, onun işlerine karışmaksızın ne de onunla kuşatılmak sızın kendisinden uzakta yaşayacak olursa, bunu kendi amacına aykırı saymayan bir devlet! Bu tür meyveler veren, bu meyvelerin olabildiğince çabuk olgunlaşıp dökülmeleri uğruna sıkıntı çeken bir devleti böylesi bir oluşum daha yetkin daha parlak bir devletin yolunu açacaktır. Benim düşlediğim de bu işte. Gel gelelim henüz böylesi yok orta yerde.”
“Eğer bir insan günün yarısını çok sevdiği koruluklarda dolaşarak geçirirse, kendisinin bir serseri yerine konması tehlikesi ile karşı karşıyadır. Ama aynı adam bütün gününü spekülasyon yaparak geçirir ve ağaçları kökünden kazıyıp doğayı bir kele benzetirse, o zaman çalışkan ve müteşebbis, bir iş adamı olarak takdir edilir”
“Basitleştir, basitleştir. Günde üç öğün yemek yerine, gerekirse bir tane ye, 100 tabak yerine 5 tane kullan, diğer ihtiyaçlarını da aynı oranda azalt.
Yaşamak için ayağa kalkmadıysan, yazmak için oturmak ne kadar beyhude.”
Tekrar Atina’ya dönecek olursak evet burada düşüncelerinizi bir baskı hissetmeden söyleyip yazabiliyorsunuz. Kimse sizi bu yüzden suçlayıp ayırmıyor. Daha kötüsü sizi düşüncelerinizi açıkladınız diye hapse atmıyorlar.

Bilmediğimiz Yunanistan-6 Duvar Resimleri Cenneti Atina

Yazı dolaşımı


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir