Karantina günlerinin dolu dizgin yaşandığı tüm dünyaya göre Yunanistan ülke olarak direkten dönmüşe benziyor. Sosyal Medya dahil her yerde “Covid-19” virüsünün laboratuvar ortamında üretilip aramıza salındığı dedikodusunu sağır sultan bile duymuştur. Benim şahsi düşüncem büyük miktarda güce sahip olan insanların bu gücü kaybetme korkusu ile yaşadıkları gerçeği. Bu gerçek insanları ne yazık ki ruhsal olarak hasta ediyor. İşte o yüzden 19. yüzyıl itibarı ile bu güçler halkların içine “Milliyetçilik” adında bir düşünce virüsü üretip yaydılar. Bu virüs veya zehir insanları kaygı ve korku içinde bırakıp ruhen hastalanmalarına yol açıyor. Bu kaygı ve korku içindeki toplumlar sürekli savunma harcaması yapıp bu virüsü üretip yayan insanların kaygı ve korkularını tatmin için silah satın alıp onlara daha büyük güç yani para kazanmalarına yol açıyor. Ne yazık ki insanoğlu unutkan. Geçmişi hatırlamayıp hep gelecekte bu gücü kaybedeceğinden korkup kötüleşebiliyor. Bu Salgın büyük bir hızla devam ediyor. Dünya üzerinde sürekli yeni devletler ilan edilip bağımsız oluyorlar. Her devletin kendi ulusal kutsal kahramanları ve kutsalları oluyor. Bu kutsala tapıp onunla kendilerinin yüce olduğunu ve üstün olduklarını düşünüyorlar. İnsan oldukları gerçeğini unutup “üstün” ve “özel” oldukları düşündürülüyor insanlara. Bunun bir masal olduğu insanlar tarafında ne yazık ki idrak edilemiyor. Aynı çocuğu kötülük yapmış bir Anne-Babanın buna inanmak istememesi gibi.

Kutsal zaferler ve Kutsal Savaşlar. Her ülkenin güçlü ve zayıf olduğu zamanlar vardır. Aynı insanlar gibi. Doğar, Yaşar ve Ölürler. Yaşadığımız toplumlar ve devletlerde böyledir. insanlar bir şekilde güdülüp korku ve endişelerin esiri oluyorlar. Bu zihinsel hastalık ne yazık ki “Milli Eğitim” ile insanların daha çocukken zihinlerine veriliyor. Şartlanan çocuklar diğer halkları aşağı, kendinden düşük veya yüksek görüp ona özenebiliyor. Toplumsal olarak insanların içinde bir şişirilmiş ego ve ezik ruh hali birlikte verilmiş oluyor. Sürekli üstünde bir medeniye benzemeye çalışan insanlar ve kendisini başkasından üstün ve yüksek gören insanlar. Tabii ki bu doğru değil. Kendisi ile barışık ve mutlu olan insanlar sevgi dolu olacağı için kimseyi ezmeye yok etmeye ihtiyaç görmez. Çözüm ne? Çözüm her insanın kendi içindeki bu dışarıdan yerleştirilmiş olan salgın hastalığı görüp kendisini tedavi etmek için sevgiye başvurması. Çünkü sevgi her şeyin ilacı. Önce kendi içimizde onu üretip kendimizi tedavi etmeliyiz. Yüce yaratan bizi sevgi vermek için yaratmış. Doğamız bu. Etrafında çok sevilen ve herkese sevgi ile davranan bir kişi bir gün çeşmeden su içerken boğulmakta olan bir akrep görmüş. Onu sudan alıp kurtarmak istemiş ama akrep onu sokmuş. Hemen çevredekiler yetişip adama yardım etmişler ve onu kurtarmışlar. Bir kaç hafta sonra yine çeşmede başka bir akrebi boğulurken yardım etmiş adam. Tekrar akrep onu sokmuş. Çevredekiler yetişmiş ama kızmışlar. Neden akrebi kurtarıyorsun? Bırak ölsün. Onun doğasında var sokmak sana ne? Yardım sever adam cevap vermiş. İyilik yapmak benim doğamda var! O zaman doğamızdaki sevgiyi ortaya çıkarmak elimizde. Başkaları kalbimizi karartmaya çalışsa bile!

Korona Günlükleri-15 “Salgın! Eğer Hastalık Zihnimizdeyse?”

Yazı dolaşımı


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir