Mahallenin en güzel böreklerini yapan Bay Panos’a çok teşekkür ederim. Kendisi mahallemizin gururu. Gelelim benim hikayeme. Sanırım 1972 yılının güzel bir sonbaharıydı.22 yaşında olmanın verdiği enerji ve olumlu havayla doluydum. Bir akrabamızı ziyaret etmiştim. Orada Tula’yı gördüm. Siyah saçları ve tombul yanakları ve güzel dudaklarıyla çok hoşuma gitti. Hemen anneme söyledim. Tarım bakanlığında memurdum. Maaşım hazırdı. Annem gidip Tula’nın annesiyle konuştu ve Tula’nın evini ziyaret ettik. Annesi beni çok beğenmis. Uzun boylu ve zayıf olduğum için hemen kabul etmiş. Çünkü kocası kısa boylu ve şişmanmış. Tula hiç bir şey dememiş ve annesinin bu kararını kabul etmiş.
Güzel bir nikah yapıp evlendik. Önceleri kira’da oturuyorduk. Sonra Haydari semtinde bir arsa alıp tek katlı evimizi yaptık. Sonra Salamina adasında bir arsa alıp onun içine tek katlı bir yazlık ev yaptık. Uzun yıllar memur maaşı ile yaşadık. Geçim sıkıntısı yüzünden sürekli yediğimiz,içtiğimiz şeylerden kıstık. En üzüldüğüm şey ise 45 yıl boyunca evladımız olmadı.
Çok genç yaşta emekli olmak şansına eriştim. Bazıları bunun bir şans olduğunu söyleyebilir ama benim için büyük şansızlıktı. Emekli olduktan kendi evimiz olduğu için kira ödemedim ve çalışmadım. Şimdi anlıyorum ki çalışmamak benden çok şeyler götürmüş. 67 yaşındayım ve aklım bana oyunlar oynamaya başladı. Bazen etrafımdakilerin dediklerime gülmesinden anlıyorum komik şeyler söylüyorum.
Mesela Ben veTula bir ziyarete gittiğimizde bize bir kahve ikram ettiklerinde “Birazdan gelecek olan arkadaşlarıma kahve vermeyi unutmayın” diyor muşum. Tula bana soruyormuş “Hangi arkadaşlar Dino?” Biz yalnızın ve ikimiziz. Başka kimse gelmeyecek! Mesela 10 yıldır kullandığım araca bindim bir baktım araç düz vites. Tula’ya sormuşum. ” Bu araba neden düz vites ? Bizim araba otomatik vitesti?” Tulacığım dedi ki “ Dino 10 yıl önceki arabamız otomatik vitesti. Hani çok tamire gidiyorsun diye düz vitese çevirdin ya!” Sonra hatırladım ama bazen unutuyorum. Doktora gittik ve Alzheimer olmuşum. Başlangıç safhasındaymışım. Sıkıntı yok. Hayat devam ediyor. Kışları Haydari ilçesindeki evimzde gçiriyoruz. Yazın ise Salamina adasındaki evimizdeyiz. Eskiden Haydarinin olduğu bölge Haydar Paşa adında birine aitmiş. Osmanlı paşasının burada büyük bir çiftliği varmış. Yunan bağımsızlık savaşı sırasında burada iki kez savaş yapılmış. 6 Ağustos 1826’da Fransız vatansever Charles Favrier ve Yorgo Karaiski Osmanlı Komutanı Mehmet Reşit Paşayı burada yenmişler. Çok sonraları ben doğmadan 9 yıl evvel Almanlar Yunanistanı işgal etmişler. Burada 1936 yılında Yannis Metaksas’ın inşa ettirdiği kışlayı toplama kapmına çevrimişler. Yunan vatandaşı tüm yahudileri bu kampa göndermişler. Almanlar çekildikten çok sonra bu kampı Yunan Direniş Anıtı olarak korunmaktadır.
Tarih konusunda çok meraklıyım. Tula genellikle tarihle pek ilgilenmez. Benimle ilgilenir. Her zaman bana çok iyi davrandı ve sabretti. Benim aksiliklerime ve tersliğime hep sabretti. Gençken dışarı çıkmayı hiç sevmezdim mesela. Ne zaman bir aile ziyaretine gitmeye kalksak surat yapardım ve huzursuzluk çıkarırdım. Şimdi bakıyorum neden bunları yapmışım kalp kırmışım diyorum.
Evlat sahibi olanlara bir kaç söz söylemek istiyorum. Evladınza sahipp çıkın ve ona sevginizi ve değer verdiğinizi gösterin. Onu dinleyin ve zaman ayırın. Benim evladım olsaydı böyle yapardım. Yemeyi en sevdiğim şey Bay Levon’dan aldığım kuş gönü pastırmalar. Severek yiyorum. Benden sonra Bay Levon size kendi hikayesini anlatacak. Sağlıcakla kalın!