Hayatta çoğu zaman kontrolün kendimizde olduğunu düşünürüz. Kendi istediklerimizi yaptığımızı söyleriz kendimize. Bazende ailemizdeki kimseleri yönlendirerek kontrol etmeye çalışırız. Sonra bir an gelir sanki “Durdur” tuşuna basılmış gibi olur dünya. O an görüntüden dışarı çıkıp kendimize ve o an yaşadıklarımıza bakarız. Akıp giden hayatta aslında çoğu zaman bizim kontrolümüz olmadan kararları aldığımızın farkına varırız. Varlığını görmediğimiz düşüncelerimizin varlığımızın bedeni olan kısmını etkilediğinin farkına varırız. Gerçekle bir yüzleşme anıdır bu. Bazılarımız bunu unutmak ister. Bazılarımız ise bu farkında olmayı derinleştirmek ister. Düşünmeyi durdurmak ve gerçekten düşünceye kapılmadan derinlere inip ben ne yapıyorum aslında sorusunun cevabını arar kendisinde. Derinlerdeki kendimizle bir bağlantı kurma ve elektrik alma isteğidir bu. Dış dünyanın etkilediği bizden sıyrılıp kendi ruhunla aynı frekansı bulmak. Kendini suçlamadan ve ezmeden onu anlamak.

İşte kendimizle elektrik alış verişi yaparken bazen ilk bakışta elektriği tutan insanlar çıkar karşımıza. hiç bir şey demeden daha gözlerinden o frekansı veya elektriği yakalarsın. Eski deyişle. Cereyanı var bunun dersin. İşte o insan sana çok değişik şeyler yaşama ve kendini bulma fırsatı verir sana. Korkuların bir an durur ve nefes almaya başlarsın.

Yukarıdaki yazdıklarımı hiç düşünmediğim veya düşünüp ama farkına varmadığım 1970’li yıllarda en büyük sıkıntılarımızdan biri elektrik kesintileriydi. Günde 6-8 saat elektrik olmazdı şehirlerde. 10 yaşından küçük olduğum bu dönemde tabii ki bizim için pek sıkıntı olmazdı elektrik. Terk derdimiz gündü toplam 4 saat yayın yapan TRT televizyonunda siyah beyaz çizgi film izleyemezdik. Radyo dinleyemezdik. Evimizde buzdolabı, çamaşır makinesi, video v.s gibi şeyler yoktu. Elektrikle çalışan aletler Radyo, Ütü, Televizyondu.

Bir de eğer toplu taşıma aracı olarak Troleybüs kullanıyorsak ondan inip başka bir araca binmek zorunda kalırdık. İstanbul için çok olağan bir görüntü olan yolda dizilmiş troleybüslere bakıp geçerdik. Elektrik kesilmeden evvel tüm troleybüsleri Galata Köprüsüne arka arkaya park ederlerdi ki elektrik kesilince yolu tıkamasın. Elektrik gelince de köprü üstünde yola çıkıp servis yapmaya başlarlardı. Bu sıkıntı böyle devam edince sorumlu olarak troleybüsler görüldü ve 1980’li yılların başında sessizce Türkiye’de bulundukları 3 büyük şehirden çekildiler. Elektrik kesintilerinin sorumlusu Troleybüsler olmuştu. Hala ülkemize geri dönmediler. Siz siz olun elektriğinizi kesen ve enerjinizi düşüren insanları yanınızda tutmayın.

Onlardan çok çabuk uzaklaşın ki sizi tedavülden kaldırmaya kalkmasınlar.

Elektrik

Yazı dolaşımı


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir