Çalıştığım fabrikalardan birisinde çamaşır makinesini “Zincir Üretim Makinesi” haline getirecek kadar makine zincirine vakıf bir üretim müdürümüz vardı. İsmi Habip. Habip Usta’yı bir gün patron yanımıza çağırdı. Çok iyi bir müşterimiz İstanbul’a gelmiş. Amerikalı bir toptancı ve makine zincirinin birleşiminden yapılan bir küpe-kolye-bileklik takımı istiyor. Ben onun dediklerini tercüme ediyorum. Bir de müşteri ve ailesini gezdiriyorum. Aramız çok iyi Müşteri ile. İsmi Andrew. Andrew anlatı ürünü. İşte şu incelikte şu tür zincir olacak. Şuradan kaynak olacak. Şu renk olacak v.s Habip usta dinledi. Dinledi. Dinledi. Patron da Habip abinin yüzüne bakıyor. Patron felaket karizmatik Al Pacino ile Robert De Niro arası bir karizma. İtalyan bir Kazanova gibi şık giyiniyor. Kol düğmeli gömlekler, italyan yaka veya yaka açık. Takım elbise. Fit bir vücut. Saçlar dalgalı uzun. Tüm kıyafetler italyan. Vicenza şehrinde bir butik var her gittiğimizde oradan alıyoruz. Mağaza çalışanları kapıda karşılıyor bizi. Bizim patron Mardinli ama karizma 1500. Habip abi de Mardinli Süryani. Bakıştılar. Patron sordu “Habip yapabilir miyiz bunu?” Habip Usta baktı “Abi yapamayız biz bunu ” dedi. Konuşmayı Türkçe ‘den İngilizceye çevirirken birden durdum. Olumsuz kısmı çeviremedim. Patron da anladı. Baktı Habip abiye benim için gerçekten dönüm noktası bir cümle kurdu. Sesini yükseltti ve sordu “Peki, İtalyanlar nasıl yapıyor Habip?” İtalyan da benim gibi bir insan o bunu yapabiliyorsa peki benim neyim eksik? Ben niye yapamayayım? Baskı gördüğü için Habip ağabey dinledi. Tercüme ettim. Patron Habip ağabeye bir de kağıt imzalattı toplantı esnasında. “Habip Anladı” yazdı. Altına imza aldı. Numune yaptık. Habip ağabeyin anladığı gibi. Gönderdik. Müşteri numuneyi beğenmedi ve istediği gibi olmadığı için almadı. “Habip Ağabey anlamamış” diye güldük o zaman.

Yıllar geçti. Çoğu zaman bu cümle bana küpe oldu. Bir şeyi istemeden yaparsan olmuyor. Olmayacak. İnanmak, istemek, idrak etmek ve disiplinli bir şekilde arzu ile devam etmek lazım. Bunu sistemli yaparsan sürekli başarılı sonuç alıyorsun. Sistem yoksa bir kez olabiliyor. Geçenlerde bir arkadaşa söyledim. Yunan Milli Futbol takımı Avrupa Futbol Şampiyonu olabiliyorsa her ülke Şampiyon olabilir. Bir seferliğine olabilir. Sadece inanmak ve hedefe kitlenmek lazım. Euro 2004 turnuvasında başlarındaki Otto Rechagel Alman oyunculara uyguladığı sistemi Yunan oyunculara da uyguladı. Yunan oyuncuların düşünce yapısını değiştirip onlara inandığını onlara inandırdı. Başarı bir seferliğine geldi. Sürekli olması için sürekli inanmak ve bunu insanlara aşılamak gerekiyor. bunun için gerçek bir hayatta bulunmak lazım. Sahte, kolay ve gerçek olmayan bir dünyada yaşarsak başarısızlığı ve başarıyı kabul edemeyiz. Genelde hayatlarında büyük felaketler görmüş toplumlar takım oyunlarında başarılı oluyorlar. Almanların ülkesi iki kez yok edildi. Topraklarının büyük kısmını kaybettiler. İtalyanlar keza öyle. İspanyollar iç savaş ile yok oldular. Kocaman imparatorluktan küçülüp tek bir ülkeye dönüştüler. Hollanda kaç sefer istila edildi.

Her şeyin başı inanç. İnanmak başarmanın yarısıdır diye boşuna dememişler.

İtalyanlar Nasıl Yapıyor Habip?

Yazı dolaşımı


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir