Bildiğim tek bir şey var. Karar verdiğiniz ya da bilmeden sahip çıktığınız enerji sizin eylemlerinizi ve kaderinizi belirliyor. Eyleme geçmek için sizi durduran ve konfor alanında bırakan enerji sürekli aynı şeyleri yaşamanızı sağlıyor. Bunu değiştirecek enerji ise bir şeyler yapmak ve değiştirmek istediğinizde ortaya çıkıyor. 4 aylık bebekle 2000km Hırvatistan ve Bosna-Hersek’te yapmayı düşünmek gibi. Dubrovnik’de bir şarküteriye girdik. Açız. Eşimle Türkçe konuşuyoruz ve sandviç yaptıralım dedik. Şarküteri sahibi hazır sandviç var yen yaptım size ondan vereyim dedi. Sonra durakladı.” Siz Türkçe konuşuyorsunuz Müslüman mısınız?” diye sordu Hırvat Hanım Dükkan sahibi. İçinde Domuz Jambonu var yemeyin size sadece peynirli olanı yapayım dedi. O zamanlar domuz eti yemiyordum çok teşekkür ettim.
New York’ta daha telefonda internet olmadığı zaman yol bulmak için bir dükkana girip adres sorduk. Yine iş arkadaşımla Türkçe konuşuyorduk. Dükkan sahibi Türkiyeli bir ermeni çıktı. Bize hem yolu tarif etti hem de kahve ikram etti. Birlikte sohbet ettik. Yine New York’ta valizimin kilidi bozulmuştu. Bir anahtarcı buldum. Adam Üsküplü çıktı. Türkçe bildiğimi duyunca bana ücretsiz kilit verdi ve bozuk olan kilidi tamir etti. Tabii her zaman olumlu şeyler de olmuyor. Yine bir iş arkadaşıyla bir elektronik mağazasının vitrinindeki indirimli dizüstü bilgisayarlara bakarken dükkanın içinden bize Türkçe ana avrat dümdüz gitmeye başladılar. ama nasıl küfürler. İçeri girip sordum. Bize ediyorlarmış. Türkçe konuşuyoruz diye. Dedim niye ne yaptık? Vitrine bakıyoruz. Dedi soykırım yaptınız. Dedim bana küfür edince insanlar geri gelecekse ve öfken geçecekse etmeye devam et. Dinliyorum. Kalmışlardı öyle.
Çin- Guangzhou şehrinde bilmeden girdiğim bir lokanta Uygur lokantası çıktı. Garsonlar kadın ve tesettürlü. Türkçe anlamıyorlar ama . Çince biliyorlar. Birisi Türkçe anladı. Dedim Yoğurt var mı? Patronuna götürdü. Ona anlattım. Süt, beyaz, katı bir şey. Türkçe anlatıyorum Adam Katık! dedi. Meğer onlar da Katık kelimesini kullanıyorlarmış. Bana bedava bir demlik çay armağan etti. Yine küfür yediğim bir Ermeni arkadaş da İran-İsfahan şehrinde Yeni Julfa Ermeni mahallesinde bir Kafe sahibi gençti. Sason Kafe yerin ismi ve çocuğun dedeleri Sasonlu. Ben Americano söyledim duble. Neyse içerken nerelisin falan. Adamla İngilizce konuşuyoruz. Türküm deyince o da küfür etmeye başladı. Ona da benim suçum olmadığını ama herkesin anısına ve kayıplarına saygı duyduğumu Yapılan şerefsizliği reddetmediğimi ve kabul ettiğimi söyledim. Sonra arkadaş olduk ve her gün onun kafesine gittim. Moskova’da 2000Li yılların başında her özel araç taksi oluyordu. El ettiğin zaman duruyor ve gideceğin yeri söylüyorsun ve bir fiyat veriyor araç sahibi. Uyarsa binip gidiyorsun. Bir Lada çevirdik. Eşortmanlı yapılı güreşçi gibi kara kaşlı bir adam. Araçta 4 kişiyiz ben öndeyim arkadakiler Ermenice konuşuyor. İş arkadaşlarım. Adam da Ermeni çıktı. Ben hiç konuşmadım. Sonra bir şey sordum Türkçe arkaya dönüp. Adam arabayı durdurup el freni çekti. Aracında Türk istemediğini söyledi. İş arkadaşlarım birlikte çalıştığımızı ve arkadaşımız olduğumu söyledi. Adam yola devam etti.
Yunanistan’da Covid yüzünden hastanede yattığım zaman tüm hasta bakıcılar, doktorlar beni iyileştirmek için ellerinden geleni yaptılar. Türkçe konuşmaya çalıştılar. Unutamam. Manevi Annemin bir Ermeni olması ve Ermenilerden çok da yardım ve sevgi gördüğümü de belirtmek isterim.