1970’ler Türkiye’de hazır giyimin herkesin alabileceği seviyeye geldiği bir dönemdi. Babam 1974 yılında önce Fatih sonra Kasımpaşa semtinde bir erkek giyim mağazasında tezgahtar olarak çalışmaya başlayınca ben de sektörün içine girmiş oldum. O kadar yoğun bir ilgi olduğunu hatırlıyorum ki cuma ve cumartesi günleri gece 1 gibi gelirdi babam. Dükkanın kapısını kilitleyip sırayla müşteri aldıklarını hatırlıyorum. Giyecek eşyalar da gerçekten çok kaliteliydi. Plastikten yapılmış ipliklerden mamul edilmiş gömlekler daha yeni başlamıştı. Genelde viskon denilen pamuk ipliğinden yapılmış gömlek satıyorduk. Pantolonlar gabardin veya serj denilen kumaşlardan yapılıyordu. Yaz mevsimi için pamuk gabardin vardı.
İmalathanelerin çoğu Beyoğlu Tarlabaşında Rumların terk ettiği binalarda yapılıyordu. Tarlabaşı Bulvarını açarken yapılan yıkımı izlememek için İstiklal caddesinden aşağı yürümüyordum. Çünkü yıkılan her bina bana azap veriyordu. Hayatta en sevmediğim şey sağlam binaların yıkılıp bir tarihin yok edilmesidir. Kesilen ağaçlar ve yok edilen tarih bizim insanlık olarak kendimize yaptığımız en büyük ihanettir.
1980’li yıllar Travestilerin en özgür olduğu dönemdi. Gündüz dolaşabilirlerdi. Hemen her yerde görebilirdiniz. Şimdi gündüz vakti hiç birini göremiyorum. Halkla konuşup iletişim kurabilirlerdi. Bana göre insanlık iletişim konusunda çok gerilere gidiyor. Samimiyet giderek azalıyor. Herkes daha çok çalıştıkça daha fazla yabanileşiyor. Pantolon atölyesi olarak kullanılan apartman dairelerinin bulunduğu binalarda travestiler de yaşardı ve onlarla pantolon paketlenmesini beklerken çay içip sohbet ettiğimizi hatırlıyorum. Babam aldığımız her ürünü verilen fiş ile defterine kayıt ederdi. Cumartesi günleri haftalık alma günü olurdu. Hem çalışanlara haftalık dağıtılır hem de bize mal satan imalatçılara ödemeleri yapılırdı. Ayakkabı imalatçılar, pantolon imalatçıları, Gömlekçiler hepsi cumartesi günleri bize gelirdi.
Zamanla ödemeler çekle yapılmaya başlandı. Bir aylık çek kesilir ve bu çek zamanı gelince bankaya ödenirdi. Ramazan ve Kurban bayramları öncesi çok yoğun satışlar olurdu. Arife günler gece saat 3 lere kadar çalıştığımızı hatırlıyorum. Yazdıkça aklıma gelen anılarımı buraya yazacağım. Taksim’de eskiden Bostancı dolmuşları Taksim Büfenin önünden kalkardı. Ayrıca Kristal büfe de gece geç saatte eve dönerken uğradığımız yerlerden birisiydi.