Pembe Blok diye adına hikaye yazdığım çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği, akrabalarımın uzun bir süre yaşadığı sanki her zaman duracağını sandığım İstanbul-Güngören- Tozkoparan Mahallesinde bulunan A-17 isimli işçi konutunun bir buldozerle yıkıldığını izledim. Bir tanıdığımın sosyal medya hesabında yüklenmiş bir videoda içi boşaltılmış ve pencere doğramaları çıkartılmış bina dozer darbesiyle devrildi gitti. En son 2016 yılında Anneannemin cenazesini götürüp helallik almak için uğradım sanırım. O vefat ettikten sonra bir süre daha akrabalarımız oturdu. Sonra satıldı. Şimdi de yıkıldı. Dozerin yıkmaya çalıştığı ve yıkıcı darbeleri vurduğu kolonun bulunduğu 2.katta biz oturduk. Yan dairemizde is Cenk-Cem ve Cömert’in oturduğu daireydi. Eskiden evlerin kapısı açık olurdu ve herkes bir birinin dairesine girip çıkardı. Blokta herkes herkesle o kadar yakındı ki herkesin derdi başkasının da neşesini kaçırırdı. Cömertle birlikte kahvaltı yapardık. Annesi Gül teyze beni çağırırdı ve birlikte zaman geçirirdik. Balkona çıkıp tam da kolonun kırıldığı yerden caddeden geçen askeri fırın kamyonlarını izlerdik birlikte. Davut paşa kışlasında bulunun askeri fırından İstanbul’un diğer askeri birliklerine tayın taşırdı REO marka kamyonlar.

Dairelerimiz 45m2 büyüklüğündeydi. Kimi zaman 8-9 kişi kaldığımız olurdu. 5 halam ve 2 amcam olduğu için Adana’dan geldiklerinde bizde kalırlardı. Bir sürü halam vardı. Blok içinde ayrıca 2 daireye de sürekli girip çıkardım. Birisinde dedem ve anneannem diğerinde de babamın dayısı ve ailesi otururdu. 8-10 yaşında bir çocuk ve sevilen bir aile sahibi olarak blokta gitmediğimiz, konuşmadığımız daire yok gibiydi. 60 daire vardı. Bloğun ortası açıktı. Orada patlak toplarla futbol oynardık. File gerip Voleybol oynardı abiler. Bu hatırladığım şeyleri o binaya gidince tazeliyordum. Şimdi gittiğimde yerinde başka bir bina olacak. Çayıra yapılmış Sovyet tarzı işçi blokları olarak gözüken yerler benim anılarımın geçtiği yerlerdi. İlk kedi beslediğim, ilk kuş beslediğim yerdi. Köy gibi bir ortamda minibüslerle şehre gittiğimiz, kuyruklarda sana yağı, tüp ve gaz yağı beklediğimiz yerdi. Çimlerinde ilk bebeklik resimlerimin çekildiği içinde at koşturduğum binaydı. Kaç tane tanıdığın cenazesi çıktı içinden kaç tane bebek hastaneden geldi o evlere. Kardeşim dahil. Akşamları kızartılan , hamurun, çiğ böreğin kokusunu hep birlikte alırdık. Yaptıklarımızdan komşulara da dağıtırdık.
Yaşadığımız her şey çok kıymetli işte. O yüzden yazmak lazım, anlatmak lazım insanlara duyguları ve anları.

Yıkılan Çocukluğum Ve Anılarım

Yazı dolaşımı


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir