Eskiden şehirlerarası ve hatta ülkeler arası yolculuklar ya gemi ya da trenle yapılıyordu. Sonra Otobüs çıktı. Uçak ise çok pahalı diye Türkiye’de sadece kalburüstü bir zümre kullanabiliyordu. Hayalini bile kurmuyordum boşuna. Uçağa binebilmek benim için Atılgan gemisiyle Uzay Yolu dizinde yolculuk yapmak gibi bir şeydi. O kadar paramızın hiç olmayacağını düşünüyordum. 23 yaşında bindim ilk kez uçağa. Azerbaycan’a giderken ilk tecrübemi yaşadım. O yüzden her yere otobüs veya trenle giderdik. Bir de otomobil tabii ki. 1984 yılında ilk otomobilimiz olduğunda da inanmamıştım. 12 yaşındayken Anneme çay demlemesini söylemiştim. Demlikle arabaya binip içinde çay içelim demiştim. Ret yiyince çok şaşırmıştım.
Saatler süren otobüs yolculuklarında bir de sigara içmek serbestti. Duman altı olurduk saatlerce kapalı bir kutunun içinde. En uzun otobüs yolculuğu İran’a giderken yaşadığım yolculuktu. İran-Türkiye sınır kapısına gitmemiz 30 saat sürmüştü. Oradan sonra zaten ben daha devam etmedim. Sınırda inip İran’a yürüyerek geçmiştim. Otobüsle yolculuk insana çok büyük bir görsel bilgi ve kendi başına kalma imkanı veriyor. Tabii ki cep telefonları ve tabletler çıktıktan sonra bu biraz zor. Ben yine de Tren ve Otobüs yolculuğunu tercih ediyorum. Özellikle 6-8 saat otobüs ve tren yolculuğu favorim. “Bulutsuzluk Özlemi” grubunun bu çok eski şarkısının ” Güneye Giderken” bir kısmını başlık yaptım çünkü o şarkıda da otobüs yolculuklarını anlatıyor. Yeni dostlukların oluşabileceği anlar da doğuruyor tren ve otobüs yolculukları. Yolunuz açık olsun. Her zaman sevgiyle kalın.