Aslında gezi yazısı yazmayı planlarken gidip bir gündelik hayata dair bir makale yazmayı planlamamıştım. Son yurtdışı gezimde yaşadığım AB ülkesinden çıkıp iki AB ülkesi olmayan ülkeye girince ne kadar teknoloji bağımlısı olduğumun farkına vardım. Beni ne zamandır rahatsız eden farkına vardığım ama tam ayıkamadığım konu bu gezi sırasında netliğe kavuştu. 7 gün için gittiğim Arnavutluk’un Tiran şehrinde havaalanında inince doğrudan bir GSM firmasının standına gittim. Bir internet sitesinden kiraladığım daireye ve onun sahibine ancak bir telefon uygulaması ve internet üzerinden ulaşabiliyordum. Eğer yeni bir sim kart almazsan ne evi bulabilirdim ne de ev sahibine ulaşamazdım. Telefonumda bulunan bir çok uygulama ile insanlarla bağ ve dünya ile bağ kuramazdım. Banka hesabımı kontrol edemezdim. Yani yapamayacağım şeyleri düşünmek beni daha fazla korkutuyordu. Hemen gidip sözleşme imzaladım ve bir ön ödemeli karta tam 18 Avro verdim ve uyuşturucusuna kavuşmuş müptezel gibi derin bir nefes çekip Havaalanın dışındaki şehir servisi otobüsünü harita uygulaması ile buldum. Sonra kalacağım evin sahibi ile konuştum ve dairemi buldum. İçine girdim. Gideceğim her yeri telefondaki harita uygulaması ile buluyordum. Yiyecek, banka, otel ama her şey. Kimseyle konuşmuyordum bu şekilde. Ne adres soruyordum ne kayboluyordum ne de saatlerce bir yeri aramıyordum. Seyahat sırasında başka ülkeye geçmek istedim. Fakat bu yeni sim kart alma derdi beni geriyordu. Sonunda cesaret edip Karadağ’a geçtim. Sınır geçip telefon kesilince aynı sütü kesilmiş manda yavrusu gibi böğürmeye başladım. Kalacağım şehir Kotor’a varınca otobüsten inip elimde valiz içgüdülerimle hemen bir GSM firması aramaya başladım. 1 km yürüdüm ve sonunda GSM firması bulacağımı ümit ettiğim bir AVM gördüm. İçine girdim ve evet 3 ayrı firmanın GSM standı vardı. Sadece iki gün kalacağım ülkede 15 avro verip 3 haftalık programı satın aldım 64 GB internet . Hemen kartı taktılar ve ben internete kavuşup kalacağım evin sahibini aradım ve randevulaştık. Sadece eve yaklaştığımızda bir kız nereyi aradığımı sorup bana komşu evi olan adresi kendi gösterdi ve ev sahibi ile buluşup anahtarı aldım. Artık şehri araştırıp istediğim yere gidebilirdim. Peki telefonlarda internet yokken bunu nasıl yapardık. Geldiğimiz şehir havaalanında bir harita alırdık ve kaybolduğumuzda ya etraftaki insanlara sorar ya da telefon kulübesi bulup telefon kartıyla telefon ederdik. Şimdi bu devir bitti. Bu olaydan sonra anladım ki artık çok az okuyorum. Kitap bitirmiyorum. Çünkü sosyal medya bildirimi gibi bildirim gelmiyor kitap okuyunca. Dikkatimi veremiyorum. Telefonu elime alınca yüklü bir çok uygulamadan sürekli bildirim geliyor. Bu bildirimlere bakmaktan bilgi alamıyorum. Doğayı izleyemiyorum. Otobüsle şehirler arası giderken telefonda gezecek yer, kalacak yer veya başka şeyler bakarken etrafı seyretmediğimin farkına vardım. Teknolojiden nasıl kendimi uzak tutabilirdim. Bir teknoloji firması için çalışıp yapay zekaya laf anlatmaya çalışan birisiyim. Bunun için kendime ” Yapılacaklara Listesi” yaptım. Önce yapacaklarımın her gün bir listesini yapıp bunları yapıyorum. “30 sayfa kitap oku” “3 sayfa yaz”, 5bin adım at, Bir makale yaz, Şunları ara gibi. Önce tüm sosyal medya uygulamalarını sildim. Sadece telefon uygulaması kaldı. Baş harfi W olan. Şimdi de tuşlu telefona geçmeye çalışıyorum. Gazamız mübarek olsun.
ozankemalcullu.com
Bilgiye giden yol