Bugüne bugün koskoca ülkenin koskoca başkentinin başkanıyım ben! Nasıl olurda bana el çektirebilirlermiş? Ben tırnaklarımla kazıdım bu noktaya gelmek için. Darbeden yeni çıkmış bir ülkenin başkentinin bir varoş ilçesini gül gibi yaptım. Sonra tabii ki beni gördüler. O zamanın Devlet Televizyonu ile anlaşıp ilçenin bir parkında çocuklar için oyunlar düzenledim her hafta. O beni meşhur yaptı zaten. Fakat ne olduysa şehrin Genel evini yıkınca oldu. Pislik yuvasını yıktım diye insanlar bana sırtını döndü. Halbuki oralara toplu konut yapıldı. Mis gibi oldu. Halk güzel evlerde oturmaya başladı. Bu insanlara iyilik yaramaz efendim. Yok ülkenin maden bankasının genel müdürlük binasını neden yıkmışım. Yok Nuh Nebiden kalma Su arıtma tesisini neden yıkmışım. Nazi Almanya’sından kaçmış gavurların yaptığı binalar bunlar. Adamlar fil ayağı şeklinde mezarlık planı çizmiş. Bak akla bak sen! Eski binaları yıkıyorum çünkü yenisi yapılırsa para gelir iktisat olur değil mi efendim?
Şehrin bu tepesine çıktım şimdi. Bir sigara tüttürmeye. Az ötemde bir yatır gibi bir şey var. Bu millete her şey müstahak efendim. Bu yatıra çul çaput bağlayıp gelip taptılar yüzyıllar boyu. Neymiş burada önemli zat varmış. Bilmiyorlar ki bu eski şairin mezarı. Adam ülkesinden kaçmış burada hastalanmış ölmüş. Mezar yapmışlar sonra türbe olmuş. Adama ulu zat diye tapmaya başlamışlar. Benim de ölünce mezarıma gelip tapacaklar. Bu şehre verdiğim hizmetleri anlayıp idrak edecekler. Şehre o kadar kavşaklı alt geçit yaptım. Fuhuş mafyasını çökerttim ben efendim. Bir de şimdi dedikodu çıkarmışlar yok efendim orada çalışan sermayelerin ahını almışım. Oraya giden insanların ahını almışım. Palavra efendim. İnanmayın böyle martavallar. Fakat içimden bir ses diyor ki “Ah ulan ah yıkmayacaktın o kar haneleri!”