Şeremetyevo Havalanı ogün daha bir karanlık ve kasvetliydi sanki. Eylül ayının sonlarıydı ve hava soğumaya başlamıştı. THY uçağından inen türlü türlü milletten insanlar havaalanın içindeki pasaport kontrol noktalarının önünde sıra halinde beklemeye başladık. Sene 2001 ve 11 Eylül Saldırısı geçeli tam 15 gün olmuştu. Moskovo şehrinin içindeki orman görünümlü parklardan “Sokolniki Parkı” içinde bulunan Fuar alanında standımız vardı. Kuyumculuk Fuarı her sene Eylül ayında Moskova’da bu alanda düzenleniyordu. Vizemi Rus Konsolosluğu tam 11 gün olarak vermişti. Yani fuarın bittiği günün ertesi gün. Sarı turuncu renkli vizeme bakıp sırada beklemeye devam ettim. Bizim şirketten iki kişiydi. Murat ve Ben. Bir de her sene bu fuara gelip bir çok tanıdığı olan Şahin Ağabey yanımızdaydı. Şahin Ağabey kontrolden geçip Rusya’y geçti. Sıra bana ve Murata geldi. Pasaport Polisi Memure benim pasaportuma bile bakmadan kenarda durmamı söyledi. Sonra aynısını Murata söylediler. İkimiz de pasaportumuzu uzatmamıza rağmen bakılmayıp kenarda bekledik. Sonra bize Ziraat Bankası Moskova şubesinde çalışan bir arkadaş daha katıldı. Sonra iki ıraklı iş adamı. Tam bir saat geçti ve biz hala bekliyorduk. Sonra ben dayanamayıp tekrar gidip sordum. Beklememiz söylendi. Kimse bizimle ilgilenmiyordu. Rusya’ya giremeyip gümrüklü alanda bekliyorduk. Pasaport kontrol memuresi gitti. Ben bu sefer görevli memurların bulunduğu odaya girdim. Neden beklediğimizi sorduğumda çok fazla soru sorduğumu THY uçağı ile geri gönderilmek istemiyorsam susmam söylendi. Tam 7 saat bekledik. Sonra bir bayan memur gelip pasaportlarımızı getirdi.
Üzgün bir halde havalanında dışarı çıktık. 1970ler inşa edilmiş havaalanı o zamanlar dökülüyordu. Bu Moskova’ya 4. sefer gelişimdi daha önce hiç böyle bir muamele ile karşılaşmamıştım. Şahin Ağabey Sivaslı bir Ermeniydi ve bizi Moskova^da yaşan bir Ermeni müşteri aracıyla aldı. Bize en uygun fiyatlı olan “Kosmos” Oteline doğru yola çıktı. Şehir aynı Paris gibi büyük halkalar şeklinde geniş otoyol ve bulvarlarla çevrilidir. Yani halkalardan birine girerseniz ve dikkat etmezseniz aynı halka içinde dakikalarca dönüp durabilirsiniz. Saat akşam 6 olmuştu ve biz çok yorgunduk. Bu halkalara takılmadan VDNkh fuar alanı ve Kozmonot Müzesine bakan devasa Kosmos Otelimize geldi. Beş bin odalı otelin 8.katında bir odaya yerleştik. Pencereden Milli Park alabildiğine ormanlık olan alan gözüküyordu. Otelin ön kısmı ise “Prospekt Mira” yani şehrin en aktif bulvarlardınan birine bakıyrodu. Otelimiz 1980 Moskova Olimpiyatları için Fransız Mimarlar tarafından yapılmıştı. Dekorlar hala aynıydı. Kendimi 1970li yıllara ışınlamış gibi hissediyordum.
2000’li yıllar belki hala otellerin en büyük geliri otelde kalan erkek müşterilerin seks işçisi kadınlarla birlikte olmasıydı. O yüzden otelin içinde seks işçileri otelin barlarında ve bekleme koltuklarında bekleyerek müşterilerini cezbetmeye çalışıyordu. Bunu apaçık vücut dillerini kullanarak gerçekleştiriyorlardı. Çoğu Rusça dışında başka bir dil bilmiyorlardı. Rusçaya Fransıza, Farsça, Almanca,Türkçe gibi yabancı dillerden girmiş kelimeleri bulmak çok hoşuma gidiyordu. Patates, Kat,İrade, Muşmula,Abdest, Hoca,Kanat, Kısmet v.b. Kiril alfabesini 13 yaşında öğrenmiştim. Kendi kendime. O zamanlar ne internet ne de bilgisayar kullanımı bu kadar yaygın değildi. Bu şekilde hem yönümü bulaniliyor hem de Kirilce yazılan her şeyin aslında Rusça olmadığını anlıyordum. Dünyanın bu en büyük topraklara yayılmış ülkesi gittiği ve kendisine her kaattığı kültürden bir sürü kelimeyi de diline eklemişti.