Yeryüzünde insanlarım çoğu kullandıkları ana dillerinde bir çok yabancı kelime varlığından habersiz yaşarlar. Genelde bu kelimeleri kendi dillerinden bir kelime olduğunu sanarak doğup, yaşayıp, ölürler. Dil konusunda meraklı insanlar ancak bunu araştırıp öğrenerek anlar ve öğrenirler. Bir önceki hikayede okursanız Marianna teyzenin dediği gibi “Peynirli” yani ben aslında bir pideyim. Yunanistan’da bana öyle diyorlar. Ama içimde peynir yerine domuz pastırmasıda bulunmakta. Türkiye’de pastanelerde satılan soğuk servis edilen pastane pidesi yani. Orta kısmına biraz ekşimik sürülmüş bildiğin pide hamuru. Yumuşak ve alımlı.

Mesela Atina’da bir lokantaya gidip menüye bakıp yunan alfabesini okuyabilirseniz orada “Πατσα” (Patsa okunur) bu işkembe çorbasıdır. Bizim bildiğimiz paça değildir. Aynı zamanda bizim bildiğimiz koyun, domuz, sığır ayağıda “Paça” olarak isimlendirilir. Marianna teyzenin torununa satıldığım dükkan Atina’nın tam göbeğinde Et ve Balık pazarının yanındadır. Athinas caddesi ile sofokleos caddelerinin kesiştiği yerde. Bu dükkanlarında genç bir balıkçı vardır. Adı Niko! Bıçkın delikanlıdır. Yaşı 30dur. Ailesi İzmir göçmeni. Anne tarafı İzmir göçmeni ama baba tarafı Kapadokyalı. Niğdenin bir köyünden gelmişler. Mübadele Niğde tarafında uzun sürmüş. 1949 gibi Yunanistan’a göç etmişler. Aslında insanların en büyük sıkıntısı sonradan öğrendikleri kokulara uyup birbirlerine eziyet etmeleri. Niko çok güzel bir çocukluk geçirmiş. Vaktini dedesinin balıkçı dükkanında geçiriyormuş. Okuldan kaçıp çoğu zaman Balık Pazarında bulunan dedesinin dükkanında soluğu alıyormuş. Niğdeli dedesi denizin olmadığı Niğde’den gelip Atina’da balık pazarına işçi olarak girmiş. Atina merkezi denizden uzaktır ama Yunanistan’da bütün adalardan tutulan balık her sabah oraya akar. Kocaman bir balık pazarıdır burası. Tam yanında da bir et pazarı.
Her türlü etin bulunduğu bir pazar. Tavşan, domuz, sığır ,koyun ,kuzu, tavuk, hindi her türlü eti en taze ve en ucuz şekilde burada bulabilirsiniz.

Niko liseyi bitirip okumaz. Uzun boylu kara gözlü, kara kaşlı sırım gibi delikanlıdır. Mahalleden arkadaşı Despina ile evlenir. Aradan bir kaç ay geçer. Bir gün Niko arkadaşları ile balığı çıkar. Dükkanı babasına emanet eder. Sevgili eşini öperek evden ayrılır. Arkadaşları ile küçük bir tekne ile Pire’den açılıp balık tutarlar.Tuttukları balıklardan biri zehirli Trakonyadır. Olta ile tutulduğunda çıplak elle dokunulmaması gereken bu balığı tutar Niko. O sırada balık debelenirken sırtındaki zehirli iğne Nikonun eline batar. Arkadaşları hemen zehir emip tükürürler ama hemen şehre dönüp hastaneye giderler. İlk müdahale yapılır ve Niko eve yollanır. Eve geldiğinde Niko sokak kapısını aralık olduğunu görür. Despinaya seslenir ama bir ses duyamaz. Evin balkonu açıktır. Balkonda bir karaltı görür evin içinde biraz daha ilerlerken eşyaların dağıtıldığını görüp balkona koşar. Balkondakinin karısı Despina değil hırsız olduğunu anlar. Evleri ikinci kattadır. Hırsız ev sahibinin kendisine geldiğini görüp aşağıya balkondan inmeye kalkar. O boğuşma sırasında hırsız üzerindeki çaldığı mücevherlerle aşağı düşer. Hastaneye kaldırılan hırsız bir kaç hafta can çekişir sonra hayata veda eder. Ama Niko birinin canına kastettiği için hapse düşer. Önce ömür boyu hapsi istenir. Davası uzun sürer günler ayları ayları kovalar. Hapisteyken bir kızı olur. İsmini koyalar adını. Niğdeli ninesinin ismidir. Sonunda 2 yıl 2 ay yatıp dışarı çıkar. Kızı 2 yaşındadır ve onu tanımaz. Niko’da değişmiştir. Eskiden evhamlı olan çok titiz olan ve olur olmadık şeylerde sorun çıkaran Niko gitmiş yerine sakin ve olgun bir Niko gelmiştir.

Ayrıca hayatın ne kadar değerli olduğunu anlayıp artık sevdikleriyle daha çok vakit ayırmaya başladı. Çünkü bu hayata eğer olumlu bakar ve etrafa olumlu enerji verirseniz bu umut ve enerji size geri döner. Çünkü geleceği bilemeyiz. Geleceğe sipariş veririz. Farkında olmadan verdiğimiz bu sipariş bize gelir. Umut, Sevgi, Faydalı olmak ve yardımcı olmak mesajları verirsek bunlar bize gelir. Kıskançlık, umutsuzluk ve karamsarlık mesajları atarsak alacağımız cevaplar gönderdiğimiz mesajın bize geri gelmesidir.

Hadi biz pidelerin ömrü kısa. Peynirli, Sucuklu, Ispanaklı fark etmiyor. O sabah yapılır iki üç saat içinde tüketilen yiyecekleriz. İnsanlar ise umutla, sevgi ve yardımseverlikle yaşamalıdır. Yapıldığım fırında ustam Panos geldi şimdi. Birazdan hikayeye o devam edecek!

O Peynirli

Yazı dolaşımı


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir