Kaynak : Milliyet Gazetesi, Britannica
II.Abdülhamid 21 Eylül 1842 yılında İstanbul’da doğmuştur. Babası Abdülmecid annesi Tir-i Müjgan Kadın efendidir. Annesi Kafkasya kökenlidir. Çerkez diye bilinir. Annesini çok küçük yaşta kaybetmiş ve Pirüstü kadın efendi tarafından büyütülmüştür. Çok zayıf bir çocuktu ve sık sık hasta olurdu. Babasının saltanatı sırasında devlet işlerine epey ilgi göstermeye başlamıştır. Çok iyi eğitimlidir ve piyano dersi almıştır.
Evlenmeden önce serbest bir hayat yaşamıştır.Evlendikten sonra ise tüm vaktini ailesi ile geçirmeye başlamıştır. Osmanlı devletinin dağılma döneminde aldığı sosyal ve politik kararlar ile devletin 33 yıl daha geç çökmesine sebebiyet vermiştir. Devletin ömrünü uzatmıştır.
Özellikle 93 Harbinden sonra Ruslarla yapılan Ayastefanos Barış anlaşmasının ağır şartlarını kabul etmeyip diğer güçlü dünya devletlerine haber verip onlarında konuya dahil olmasını sağlayıp Berlin Konferansının toplanmasını sağlayıp şartları daha hafif olan bir anlaşmaya varılmasını sağlamıştır.
Batılı kaynaklara göre Pan-Islamizm politikasının en yüksek seviyeye ulaştırdığı ve devleti otoriter bir şekilde yönettiğinden bahsedilir. Tanzimat döneminin batılı reformculuğunun yerine İslamcılık ile bunu dengelediği söylenir.
Osmanlı Devletinin çöküş dönemi padişahları arasında en çok konuşulan padişah hiç şüphesiz II. Abdülhamiddir. Çağdaşı diğer Osmanlı padişahları arasında tarihe en çok damgasını vurmuş olan padişahtı. Gençliğinde etrafa neşe saçan güler yüzlü bir adam olan padişah eski silahlardan oluşan bir koleksiyona sahipti.
Dömeke Savaşı 1897 – Zonaro tablosu
20 Mayıs 1878 yılında gerçekleşen Çirağan Baskını ya da ihtilal tertibinden sonra II. Abdülhamid’in
kişiliği tamamen değişmiş ve güler yüzlü insan gidip, 33 yıllık saltanatı sırasında bir kere bile İstanbul’dan çıkmayan ketum birisine dönüşmüştü.
Tahta çıktıktan 1 yıl sonra, tam olarak 20 Mayıs 1878’de meydana gelen bu olay, Osmanlı tarihinin en enteresan meselelerinden biri.
Abdülhamid döneminde Çırağan Sarayı’nda annesiyle birlikte hapis tutulan eski padişah V. Murat, hala bazı çevrelerce tahta çıkarılmaya çalışılıyordu.
Onu hapisten kurtarmak isteyen 500 kişilik halk ordusu, 20 Mayıs’ta Çırağan’a baskın düzenledi.
Çırağan Baskını
Bu olaydan sonra Abdülhamid sürekli tahttan indirilme, sürgün edilme ve öldürülme korkusu içinde yaşadı. Neredeyse her şeyden elini eteğini çekti, yalnızlaştı.
Çırağan Baskını ile ilgili bir haber
Yıldız Sarayına çekilip bu olaydan sonra daha korunaklı ve sakin bir hayatı seçti. Yıldız sarayı diğer saraylar olan Çırağan ve Dolmabahçeye göre daha içerde denizden uzak ve Orhaniye Kışlası ile çevrilidir.
Yıldız Sarayı Şale Köşkü
Orhaniye Kışlası – Kış
Herkese çok nazik davranır ve kimseye “sen” diye hitap etmezdi. Yıldız sarayının bahçesinde sebze ve meyve yetiştirirdi.Kadınlarına da saygılı davranır; “Başkadın, Başikbal” diye seslenirdi.
Cesur ve atikti. Bir deprem sırasında yerinden kıpırdamayıp paniğe kapılmadan sonuna kadar beklediği söylenir. Hafızası kuvvetliydi. Zeki, çabuk kavrayışlı ve hazırcevaptı. İyice düşünmeden, karşısındakinin görüşlerini anlamadan ve devlet adamlarının görüşünü almadan fikir beyan etmezdi.
Yıldız Sarayı
Devlet yönetiminde israftan kaçardı ve tutumlu davranırdı.Kendi ihtiyaçlarını satın alan ağalara teek tek hesap sorar ve mutfak masraflarını denetlerdi. Günde 15-16 saat çalışırdı. Her gece uyumadan katibine kitap okuturdu. Gündüzleri onu meşgul eden devlet sorunlarının ağırlığından kurtulmak için kitap okuttuğunu söyler bu şekilde düşüncelerden uzaklaşıp uykuyaa daldığını söylerdi.