Bir zamanlar, yemyeşil tarlalarda özgürce koşan, sabahları güneşle birlikte uyanan, öğleden sonraları gölgelik alanlarda dinlenen eşekler vardı. Biz eşekler, nehir kenarlarında su içmeye gider, dağları aşar, ormanların derinliklerinde gezerdik. Her zaman bir arada olur, bazen meyve yer, bazen de birbirimize hikayeler anlatırdık. Ama ne yazık ki, zamanla her şey değişti. İşte bu değişimin başlangıcı, benim liderliğe yükseldiğim andı.

Ben, o zamanlar sıradan bir eşekken, başkalarına göre biraz daha akıllıydım, ama asıl büyük farkımı bir gün fark ettim: Biz eşeklerin lideri olabilirdim! Hem de mükemmel bir lider! Ne yapmam gerektiğini, nasıl konuşmam gerektiğini çok iyi biliyordum. Öncelikle, herkesin hoşuna gitmek için hep güler yüzlü olmalıydım. Hatta bazen, tarladaki en güzel çiçekleri toplayıp, başkalarına gösterirdim. “Bakın, siz de bunları görebilirsiniz, ama sadece bana bağlı kalırsanız!” derdim.

Halkım (yani diğer eşekler), benim arkamdan gelmeye başladı. Yavaşça, ama kesinlikle büyüdüm. Artık tüm çayırlarda ismimi duymayan yoktu. Herkes beni ve vizyonumu tartışıyordu. Ne kadar akıllıca konuştuğumu, ne kadar lider gibi davranmam gerektiğini çok iyi biliyordum. “Benimle yolculuk yaparsanız, en iyi otları bulacaksınız!” diyordum. Elbette, hiç kimse, o otların zaten her yerde bolca bulunduğunu ve hiç de özel olmadığını düşünmezdi.

Zamanla, diğer eşekler, liderliğimi kabul ettiler. Çünkü onlara her gün yeni vaatlerde bulunuyordum. “Eğer bana bağlı kalırsanız, her zaman en iyi yemleri bulursunuz. Sadece bir şey yapmalısınız: Sözümü dinleyin, bana güvenin!” diyordum. Birçok eşek, bu söylediklerime hemen inandı, çünkü benim onlara “güvenlik” vaatlerim çok cazipti. Ama işin aslı, her gün biraz daha fazla çimen kesiyor, biraz daha fazla toprak yiyor, fakat hiçbir zaman gerçekten zenginleşmiyorlardı.

Benim liderliğimde, her şey mükemmeldi! “Hep birlikte daha iyiye gitmeliyiz!” diye haykırırken, aslında sadece kendi yiyecek rezervlerimi büyütüyordum. Diğer eşekler işin farkına varınca, her şeyin ters gitmeye başladığını fark ettiler. Ama ne yazık ki, korku öyle bir şeydi ki, kimse bana karşı çıkmadı. “Evet liderim, evet!” diyerek yürümeye devam ettiler. Onlara da hep en iyi otları ve suyu vadettim. Gerçek şu ki, onlar hiç mutlu değillerdi. Ama benim yönetimimde, her şey kontrol altında görünüyordu. Çünkü ben, onlara her zaman “güvende olduklarını” söylüyordum. Ama ne yazık ki, kimse bu güvenliğin ne kadar aldatıcı olduğunu fark etmiyordu.

Bir gün, bir grup cesur eşek liderliğimi sorgulamaya başladı. Beni dinlemeyenlere “ihanet” dedim. “Siz mi beni devireceksiniz?” diye bağırdım. Ama bu cesur eşekler, benim değil, hepimizin daha iyi olabileceğini düşündüler. Savaşmaya karar verdiler! Yani, aslında hepimiz savaştık! Fakat işin komik tarafı şu ki, ben onlara sadece “Sizin için bir şey yapacağım, sadece bana güvenin!” dedikçe, bu savaşı kazandığımı düşündüm. Ve kazandım. Çünkü başka eşekler, benim gücümü görmek için, hemen geri adım attılar. Sonunda, savaş benim zaferimle sona erdi. Ama kimse fark etmedi ki, o zafer bana sadece daha fazla ot yeme şansı tanıdı, başka hiçbir şey değil.

Ve işte biz eşekler, liderimizi -yani beni- seviyoruz. Çünkü her zaman gülümseyen bir liderim var. Onlara her zaman en iyi çimenleri, en tatlı otları ve en güzel güneşi vaat ediyorum. Ama bir gün, belki bir gün, onlar bana karşı duracaklar. O zaman, gerçek gücümü göstereceğim. Ama şimdilik, ben “bizim liderimiz” olarak burada, otları yemeye, çimenleri kesmeye devam ediyorum. Her şeyin yolunda gittiğini, güvenli olduğumuzu iddia ederken, onları hiç kandırmadığımı umarım. Çünkü, biz eşeklerin lideri olmanın sorumluluğu ağırdır. Bu sorumluluğu üstlenmek kolay bir iş değildir.

Ama ben, her zaman liderim!

Biz Eşeklerin Lideri

Yazı dolaşımı


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir