“Şimdi, sizin kafanızda iki tane soru işareti var; bir dayak nedir, iki, neden atılır. iki tür dayak vardır; bir sıradan dayak, iki yaratıcı dayak. sıradan dayağa örnek; mm sıradan dayak. yaratıcı dayağa örnek; öğretmenlerimizin ilkokulda bize cetvelle böyle vurması. bu unutulur mu? unutulmaz. sıradan dayakta vücutta iki şey artar, bir korku iki ardinal. Ardinal bi hormon, dayağa karşı olan arzuyu artırıyor. biz bunu istemiyoruz, biz istiyoruz ki yaptığınız eşekliğin farkında varın..”
Bu replik “Organize İşler” filminde Cem Yılmaz tarafından canlandırılan “Müslüm” isimli mafya patronunun bir hırsızlık çetesinin elemanlarını gol topu ile dövdüğü sahnede dayağa ara verildiği zaman söylenmiş. Dün makalemde zihnimizin otomatik pilotta olduğunu anlattıktan sonra bu yazımı düşünmeye devam ettim. Zihnim otomatik pilota geçerken neler gerektiğini düşündü. Bir haritaya yani bir kalıba bir yola ihtiyacı var zihnin. Aynı Navigasyon aleti gibi bir harita bir kalıp vermen lazım ki zihin olarak zihin takılsın orda otomatik pilota. Köpeğe kemik atar gibi bir kemik atmalı ki zihin takılsın orda. İşte o harita da çocukken etraftan görüp öğrendiklerimiz. Çok küçük yaşta bizim yaptıklarımızı aynı yapmamızı sağlıyor. O yüzden soruyoruz “Lan bütün manyaklar neden beni buluyor?” Çünkü otomatik pilota geçip normal! sandığımız seyrü sefere devam için hep aynı şeyi seçiyoruz. Kesinlikle ailemizde bir sürü manyak var ki (Anne, baba, dede, teyze, dayı, öğretmen) bunlara benzer bir hayatı seçiyoruz. Çünkü bu bize Adrinal salgılatıyor . Hem bilindik şeyleri yapmaya devam hem de ihtiyaç olan adrinal geliyor. Çünkü düzenli, anlaşmalı bir insanla birlikte olursan bu alıştığımız güven! ortamı yerini belirsizlik ve adrinalsizlik alıyor. Yeni adrinal alacak kanalları bulmak için otomatik pilottan çıkmak ve cesaret edip risk almak lazım. Çocukken babamız annemizi dövüyorsa ya da tam tersi ya da sürekli kavga ediyorsa , huzursuzluk içinde huzur bulup bir birine mor gözle sarılıp ” o benim kocam, seviyor” ya da “Manyak bu karı ama iyi yemek yapıyor hem de temiz” diyorsa bu adrenalin denizini her vakit arıyorsunuz.
İşte hayatın başka bir güzel yanı daha. Sürekli değiştirmemiz ve yenilememiz şeyler bulabiliyoruz. Bu da sürekli üretmekle oluyor. Çünkü sürekli düşünen bir zihnimiz var. Uykuda bile düşünüp bize rüya gösteriyor. Bu projeksiyonları eyleme geçirebilmek hem zihnin bizi bok etmesine engel oluyor hem de bize ve çevremize bir fayda ve enerji yaratmamıza imkan tanıyor. “Düşün, düşün boktur işin” lafı bu bağlamda çok faydalı gerçekten. Demem o ki, eğer bu bildirim, bilgi karmaşışı içinden sıyrılıp bir 15 dakika hiç bir şeye bakmadan kendi nefesimizi sayarsak çok büyük bir dünya bulacağız. Bu dünyanın içinde yol alırken bu düşünce kalıplarını göreceğiz, takıntılarımızı göreceğiz, kendimize dışardan bakma imkanı bulup tedavi etmemiz gereken yerler varsa görüp onlara şefkatle pansuman yapacağız. Küçük çocuğu görüp onun başını okşayıp ona bir akide şekeri, pamuk şeker verebileceğiz. Birilerini terk ettiysek, iki-üç kez evlenip boşandıysak, elimizden kadehler düşmüyorsa bunun sebebini görebileceğiz. Kadeh dedim de yine bir çocukluk şarkısı geldi hemen aklıma. Cengiz Kurdoğlu söylüyor
“Gelmeyin üstüme sakın gelmeyin
Dostu arkadaşı kırarım bugün
Gözümde anılar canlandı yine
Kadehi, şişeyi kırarım bugün”
Hadi kalın sağlıcakla.