Her milletin geçmişinde yüz kızartıcı hataları olmuştur. 1910 yılının 5 Haziran günü dönemin İttihat ve terakki partili belediye başkanı Suphi Beysoyundu tarafından verilen bir kararla İstanbul’da sokak köpekleri toplatılmaya başladı. Tüm şehirde toplanan köpekler araçlarla Tophane limanına getiriliyordu. Buradan mavnalara yüklenip Marmara denizinde bulunan Sivri Adaya bırakılıyordu. Su kaynağı bulunmayan bu ada sadece kayalıklardan ibarettir. Ne bir ağaç ne de gölgelik bir yer bulunan bu ada gelen bu masum canlıların son ziyaretgahı olmuştu. Ada üzerinde hiçbir canlı bulunmadığı için adaya bırakılan köpekler açlık ve susuzluktan dolayı birbirlerini yemişlerdir.

Bu katliamın yapılmasının en büyük sebeplerinden biri o dönem Fransız bir firmanın İstanbul Belediyesine yaptığı başvuruydu. Bu başvuruya göre İstanbul’da o zaman sayıları “Seksen bin” üzerinde olan köpeklerin kürk ve kemiklerinden yararlanılmak istenmesiydi. Toplanacak olan köpekler öldürülüp işlenecek ve Fransa’ya gönderilecekti.

Fakat bu anlaşma devam etmedi. Köpekler toplandı fakat firma alımı yapmadığı için hayvanlar toplandıkları adada hayatlarını kaybettiler. Bu katliamın ardındaki bir diğer sebep ise II. Meşrutiyet öncesi iktidarda olan II.Abdülhamid zamanında köpeklere iyi bakılması ve korunmasıydı. Kuduz vakalarını önlemek için dünyadaki 3. Pasteur Enstitüsü II.Abdülhamid’in yaptığı büyük miktarda yardımla İstanbul’da açılmıştı.

Köpeklerin sokakta özgürce çiftleşmesi de doğal aşı yerine geçiyordu. Fakat 1908 yılında önce II. Meşrutiyetin ilanı ve sonra Abdülhamid’in tahttan indirilmesiyle köpekler sahipsiz kaldı. Onun yerine geçen İttihad ve Terakki partisi de sabık hükümdardan kalan tüm özellikleri silmeye çalışıyordu.

Aslında İstanbul’da köpeklerin başı bu olaydan önce iki kez belaya giriyor. Söylentiye göre bu olayların ilkinde İngiliz Sefaretinde görevli birini ısıran köpekler şahsın kaçarken yüksek bir duvardan düşüp ölmesiyle “istemeyen” ilan ediliyorlar. Majestelerinin hükümeti Osmanlı’ya ültimatom veriyor. Sultan 2. Mahmut da kararını açıklıyor:

“Sokak köpekleri tez elden toplana, teknelere konula ve Sivri Ada’ya bırakıla…”

Operasyon başlıyor. Halk “Köpekleri bırakın” diye haykırıyor. Yeniçeri Ocağı’nı dağıtan 2. Mahmut kararını geri alıyor.

İkinci büyük köpek toplama harekatı Sultan Abdülaziz devrinde yaşanıyor. Köpekler toplanıyor, teknelere konulup Hayırsız Ada’ya bırakılıyor.

Bu operasyonla eş zamanlı olarak 1865 eylülünde büyük İstanbul yangınlarından biri başlamasın mı! Beyazıt’tan Gedikpaşa’ya kadar evler konaklar kömür oluyor. Halk anında bu felaketin gerekçesini buluyor: Köpekleri topladınız, Allah da cezanızı verdi! Köpekler olsaydı önceden haber verirlerdi. Tekneler yeniden Hayırsız Ada’ya gidiyor, köpekleri yükleyip İstanbul’a geri getiriyor.

1910 katliamından sonra ise iki savaş çıkıyor. Önce Libya İtalyanlar tarafından işgal ediliyor. Sonra Balkan Savaşları çıkıyor. Bu olaylardan sonra SivriAda’nın adı “Hayırsızada” şeklinde değişiyor. 1910 köpek katliamı ile ilgili 2010 yılında Serge Avedikian tarafından yapılan Animasyon filmi “Chienne d’historie” filmi, o yılın Cannes Film Festivalinde en iyi kısa film ödülü alıyor: http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/88091/hayirsiz-ada-chienne-dhistoire-istanbul-1910

Tarihin tekerrür etmemesi dileğiyle.

Hayırsızada neden “Hayırsız?”

Yazı dolaşımı


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir